|
|
Süryani Mutfağı
Araştırmacı; Nilhan Araş, Süryani Mutfağı'nın özelliklerini şöyle sıralıyor:
Mardin'de ovanın bulguru ile yaylanın eti birleşmiş, sofraya yamaç mutfağının lezzetini getirmiştir. Bulgur çeşit çeşit; yarması var, şehriyelisi var; ismeyt (çiğköftelik, ince), şîşe (içli köftelik, ince, içinde beyaz zerreler olan), ıhşane (pilavlık, en iri olanı) ise başka başka lezzetlerde. Ama et, illa da kırmızı olacak; mümkünse kuzu... Eti çok kullanan topluluğun biraz hırçın mizaçlı olduğuna inanılır. Gerçi bunda, etin pek suçu yoktur; çünkü et tüketimi daha çok yörenin coğrafi yapısına bağlıdır.
Süryani usulü yapılan 'Kaburga Dolması', içine yalnızca badem doldurularak hazırlanırken, Türk mutfağında daha farklı bir iç pilavla pişirilir...
Örneğin, su kültürlerinde deniz ürünü, ot ve sebze; ovalarda tahıl, baklagil ve benzeri karbonhidrat ağırlıklı ürünler daha çok tüketilirken, dağlık bölgelerde et, özellikle de kırmızı et yemekleri ön plandadır. Ama Mardin insanı hiç hırçın ve aksi değildir, çünkü onların mutfağında et çokça kullanılsa da, Mardinli şair Murat Dilmen'in söylediği gibi, "Yemekleri bakır kaplarda, Frenk ocağında (maltız), annelerinin merhametiyle yumuşacık kıvamda pişer ve insanı sakinleştirir"... Eskiden, rüyasında kelle paça görüp de canı çeken kişinin sabah bu yemeği pişirip dağıtması gerektiğine, yoksa ölüp gideceğine inanılırdı. Bugün ne böylesi inanışlar yaşıyor Mardin'de ne de çok çok eski yemek alışkanlıkları... 6500 yıldır insanları ağırlayan bu topraklardan gelip geçen pek çok uygarlığın, doğa koşullarıyla birlikte oluşturduğu ortak bir mutfak kültürü hüküm sürüyor günümüzde.
Mardin Mutfağı, baharatı, belki de diğer yörelerimizden daha fazla önemser. Hatta Mardinliler, mutfaklarının baharatı bu denli içine almasını, yaşamın çok renkliliğine bir işaret sayıyorlar. Bir dağ bitkisi olan reyhan, güçlü, toparlak yapıdadır. Üstelik çok da güzel kokar ve tüm bu özellikleriyle bir Mardinli için hayatı simgeler. Yaz sonunda başaklar toplandığı zaman, kadınlar ve erkekler, göğe doğru kalkan elleriyle neşeli, ama bir o kadar da hüzünlü bir halk oyunu oynarlar. Adı 'Reyhani'dir. Dağ ve oba kültürünü anlatan Reyhani müziğiyle oynanır; özünde Allah'a şükür dansıdır.
|
|