|
|
Antepfıstığı |
|
gül
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 08.08.2007
Mesajlar: 10638 Şehir: izmit |
Kısa URL: https://ml.md/lc175683
Gönderme Tarihi: 26.Arl.2023
181 defa indirildi / yazdırıldı
|
https://www.sabah.com.tr
Antep fıstığı, sakız ağacıgiller familyasından yenebilen kabuklu bir meyve. Bazı yörelerde Şam fıstığı olarak da bilinir. Antep fıstığı ağacından yetişir, yağlı, ince kabukludur. Tatlıcılık ve yiyecek sektöründe kullanılır. Orta Doğu ve Orta Asya kökenli Antep fıstığının Dünya'daki modern üretimi İran, Amerika Birleşik Devletleri ve Çin'de yoğunlaşmıştır.
Antep fıstığı denilmesinin sebebi Türkiye'deki ilk fıstık işletmelerinin Gaziantep'te kurulması, önceki yıllarda üretimin çoğunlukla burada yapılması ve Türkiye'ye buradan dağıtılmasıdır. Antep fıstığının Latince ismi olan ve pek çok dilde türevleri kullanılan pistacia kelimesi, bu dile Grekçeden geçmiş olup, aslen Orta Farsça pistak kökünden türemiştir. Antep fıstığı ağacının ana vatanı Orta Doğu ve Orta Asya'dır. Arkeolojik kanıtlar, Antep fıstığının MÖ 6750 tarihlerinde tüketilmiş olduğunu göstermektedir. Antep fıstığının günümüzde yetiştirilen formu ise Tunç Çağı kökenli olup, soyu Özbekistan'ın bulunduğu coğrafyaya dayanmaktadır. Kuruyemiş olarak tüketilen sert kabuklu meyve üreticisine kazandırdığı için de yeşil altın veya altın ağacı olarak da Anadolu'da adlandırılmaktadır. Meyvenin oluşumu ve gelişimi diğer meyvelere göre biraz farklıdır.
Mineral ve vitamin açısından zengin olan Antep fıstığı, enerji içeriği yüksek olması nedeniyle helva, baklava ve sütlü tatlılar ile atıştırmalık yiyeceklerde kullanılmaktadır. Sporcular için önerilen bir besin olan Antep fıstığı; protein, yağ ve yağ asitleri ile antioksidan içeriği nedeniyle besleyici değeri yüksektir. Antep fıstığının besin değeri fındık, ceviz ve badem gibi sert kabuklu kuruyemişlerle karşılaştırıldığında bu yemiş daha düşük bir yağ ve enerji içeriğine sahiptir. Diğerlerine göre lif düzeyi de yüksek olduğu için sindirimi daha kolaydır. B1, B6, E ve A vitaminleri ile demir, potasyum, beta-karoten, toplam fitosterol ve lutein değerleri açısından kabuklu yemişlerde birinci sıradadır. Ayrıca Antep fıstığının yağı da kozmetik sanayinde kullanılmaktadır. Antep fıstığının tüketimi ile ilgili yapılan araştırmalarda antep fıstığı hastalıklardan korunmaya yardımcı bir besin olarak ön plana çıkmaktadır. Az miktarda tüketiminin dengeli beslenmeye katkısının olduğu ve birçok sorunun ortaya çıkmasını engellediği belirlenmiştir. Vücudun ihtiyacı olan vitamin, mineral ve protein için günde 50 gram tüketilmesi önerilmektedir. İçeriğinde bulunan L-arginin, arter genişletici özelliğine sahiptir. Damar esnekliğini koruyarak kan akışının artmasını desteklemektedir. Bitkisel proteinler, antioksidan flavonoidler, doymamış yağ asitleri ve içeriğindeki posa sebebiyle karbonhidrat toleransını iyileştirdiği ve tokluk kan şekerini dengelediği için tüketimi şeker hastalarına önerilmektedir. Pirinç ve makarna gibi karbonhidrat kaynaklarına eklenerek tüketildiğinde vücuttaki glukoz seviyesini düşürdüğü belirlenmiştir. Antep fıstığı diyabet riskini düşüren etkenlerden biridir.
|
Antepfıstığı |
|
Göksen
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 23.01.2015
Mesajlar: 6647 Şehir: Adana |
Kısa URL: https://ml.md/lc110754
Gönderme Tarihi: 17.Ağu.2015
1,689 defa indirildi / yazdırıldı
|
Gaziantep Kültür ve Turizm Müdürlüğü
Rengi ve lezzeti ile tatlı ve pastaları süsleyen Antepfıstığı, yörenin sahip olduğu en özel tat. Şöhreti ülke sınırlarını çoktan aşan, şehrimizin sembolü olan Antepfıstığı, diğer tüm kuruyemişler arasında ayrıcalıklı bir yere sahip.
Ünü başta tadı olmak üzere, fıstığın kendine has eşsiz özelliklerinden gelmektedir. Sert kabuklu olan Antepfıstığı ticari alanda önemli değere sahiptir.
Fıstık bilgili ve faziletli insanlara benzer. Taşıdığı büyük kıymete rağmen alçak gönüllü ve kanaatkardır. Hiç bir bitkinin yetişemedi kurak, kıraç topraklarda, kayalıklarda biter ve yetişir. Yazar Cemil Cahit Güzelbey Antepfıstığını böyle tanımlamaktadır.
Kabuğuna sığmayan lezzet, fıstığın sağlığımıza olumlu etkileri de saymakla bitmiyor: Antepfıstığı, kandaki kolesterol seviyesini düşürüyor, kroner kalp hastalığı riskini azaltıyor. 100 gram Antepfıstığı vücudun günlük protein, vitamin B1 ve fosfor ihtiyacının % 35ini, yağ ihtiyacının ise önemli bir kısmını karşılıyor.
Tazesi, kabuklusu, kavrulmuşu, türlü çeşidi ile Antep-fıstığı, Ekim ayında düzenlenen Uluslararası Antepfıstığı Kültür ve Sanat Festivalinde görücüye çıkıyor.
|
Antep Fıstığı |
|
feyza 15
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 12.09.2014
Mesajlar: 37 Şehir: Burdur |
Kısa URL: https://ml.md/lc101618
Gönderme Tarihi: 14.Eyl.2014
2,143 defa indirildi / yazdırıldı
|
Metin Okutan
Antep coğrafyasının kadim ağacı fıstık, sakız ağacıgiller ailesinin bir ferdi. Anavatanı Türkiye, İran ve Türkmenistan. Türkiye'de en çok Gaziantep'in Nizip İlçesi, Şanlıurfa, Siirt, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Diyarbakır'da yetiştiriliyor. Yıllarca alakasız biçimde Şam fıstığı dedik. Antepliler de haklı olarak buna tepkilerini gösterdiler. Ağaçlarına ve fıstıklarına sahip çıktılar. Antep fıstığı adı giderek yaygınlaştı ve kabul gördü. Siirt, kırmızı, uzun, halebî, ohadî adıyla Türk Patent Enstitüsü tarafından tescillenmiş 5 çeşit fıstık var. Hepsinin ortak adı Antep fıstığı. Buna Siirtliler itiraz edip konuyu mahkemeye taşımaları, sonucu değiştirmemiş. Fakat bugün Siirt fıstığı adı altında daha pahalı satılan, biraz daha irice olan fıstığın seveni pek çok. Hatta Antepçiler, Siirtçiler diye bir ayırımdan bile söz edilebilir ki ben kendi nam-ı hesabıma, "fıstıkçıyım" ve her ikisine de asla kayıtsız kalamıyorum.
Şu aralar hasat zamanı. Ağaç dallarında cumba da denilen salkımlar halinde yetişiyor. Erken hasadına verilen ad "boz fıstık." Diğer fıstıklardan daha güçlü bir aromaya sahip olduğu için, yemeklerde ve tatlılarda bu tür tercih ediliyor. İlk olgunlaşanlar rüzgarın yardımıyla yere düşüp gölgede kendiliğinden kuruyor ve bunlara da "ağaç altı" deniyor. Ağaç altları aynı zamanda fıstığın toplanma kıvamına geldiğinin de habecisi oluyor.
Sarıdan yeşile, pembeden mora doğru giden ebrulî rengiyle fıstığı taze taze tüketmek başlı başına bir zevk. Ne zaman taze fıstık alsam, rahmetli babamın Gaziantepli arkadaşı Mustafa Bulguroğlu'nun, "zamanı geldiğinde", oval ahşap kutularda yolladığı taze fıstıkları hatırlıyorum. Her yıl iki kutu gelirdi; birinde taze fıstık, diğerinde ise fıstıklı kuru baklava. Kutuların kapağını açıp fıstıkları avuçlamak nerdeyse bir şölendi bizler için. Aynı hazzı ve heyecanı bugün bile her sonbaharda yaşıyor ve güzel hatıralarla dolu günleri yad ediyorum.
Fıstık yeşili rengine adını veren o eşsiz yeşilliği hemen göremiyorsunuz. Menzile ulaşmak kolay değil. Öncelikle yumuşacık ebrulî dış kabuğunu dikkatlice soyacaksınız. Sonrasında kuşandığı sert zırhı kırmanız gerikiyor. O işlemi de yaptıktan sonra dış kabuğuyla aynı renklerde bir "kısımla" karşılaşırsınız ki son işlem onu da soymak oluyor ve ancak o zaman cennet yeşilliğiyle buluşma imkânına kavuşuyorsunuz. Fakat her türlü zahmete değiyor. Damakları çatlatan mı dersiniz, gülümseten mi dersiniz bu size kalmış ama fıstık yaradanın bize bahşettiği çok ayrıcalıklı bir lezzet, bu kesin.
Antep mutfağını fıstıksız düşünmek olacak "şey" değil. Tatlılardaki hakimiyeti daha büyük olmasına rağmen, adını verdiği fıstıklı kebap, kimi pilâvlar, içli köfte gibi yemeklerin lezzeti de tartışılmaz. Yağlı çok ince bir hamurun içine toz fıstık,toz şeker ve kaymak parçaları konduktan sonra bohça gibi sarılan, üzerine tereyağı sürülüp tekrar fıstık serpildikten sonra fırınlanan katmer tatlısına hayır diyebilecek birinin çıkabileceğini sanmıyorum. Fıstık ezmesi deyince ne kadar akarsu varsa hepsini durduranlardan biriyim. İri fıstık parçalarıyla yapılmış fıstıklı baklavanın da kadrini, kıymetini bilenlerdenim. Zamanı geldiğinde, Kadıköy Çarşısı'nda bulunan Nizipli Musa Dağdeviren'in Çiya Sofrası, fıstıklı lezzetleri gönül rahatlığıyla tadabileceğiniz en önemli adreslerden biri. Artık bir dünya markası haline gelen Güllüoğlu ve Hamdi Restorantı da anmadan geçemeyeceğim isimler.
Söz konusu Antep Mutfağı ve fıstığı olunca laf tükenmez. Ne kadar anlatsak, yazsak az gelir. Antepli araştırmacı Filiz Hösükoğlu hayatlarında fıstığın yerini anlatırken ilgi çekici bir yaşanmış hikâyede, Mustafa Kemal'in Antep'te yediği bir yemeğin sonunda "Bana bir kahve yapın ama fıstıksız olsun" dediğini söylüyor. Aslında "fıstıklı kahve" kulağa cidden hoş geliyor. Belki bir gün, bir Antepli çıkar ve fıstıklı kahvelerin kabardığı cezveler sürülür ateşe, kimbilir...
|
Antep Fıstığı |
|
Saadet
Türkçe Admin
Kayıt: 12.07.2005
Mesajlar: 9327 Şehir: Ankara |
Kısa URL: https://ml.md/lc86409
Gönderme Tarihi: 02.Şub.2013
3,450 defa indirildi / yazdırıldı
|
https://www.gaziantepmutfagi.org
Mineral ve vitaminlerle adeta sıkıştırılmış besin hapı olan Antep fıstığı, içerdiği fosfor ve demirle çocuklarda zeka gelişimine katkı yapıyor.
Evliya Çelebi’nin dediği gibi Gaziantep dünyanın gözbebeği ise, fıstık da kuşkusuz ‘Ayıntab-ı Antep’ yani Antep’in gözbebeğidir. Fıstık, Gaziantep’in alâmet-i farikası gibidir. Fıstığın olmadığı sofra yok gibidir. Tatlıdan tuzluya pek çok Antep lezzeti, tadını fıstıktan alır. Antep sofrasında zümrüt gibi parıldayan fıstık bir anlamda kentin hazinesidir.
Sofralara kattığı zengin lezzetin yanı sıra önemli bir gelir kaynağıdır. Bu yüzden yeşil altın olarak da anılır. Güzeller güzeli fıstık ağacı ise altın ağacı yakıştırmasını alır. Gerçekten de Antep fıstığının kent ekonomisine katkısı büyüktür. Damaklara kattığı lezzetin değeri ise bambaşkadır. Parayla pulla, altınla zümrütle ölçülemeyecek kadar eşsizdir. Fıstık ağacı yoksul koşullara ve kurağa dayanıklıdır, başka türlü tarıma elverişli olmayan eğimli arazide yetişir, özel sulama istemez. Bir anlamda yoktan var eder, yoksulluktan zenginlik yaratır.
Temmuz sonuna doğru Gaziantep’te fıstık telaşı başlar. Baklavada kullanılacak henüz kabukları yeni pembeleşen ve boz fıstık adı verilen ilk ürünler özenle toplanır. Bu fıstığın alıcıları genellikle fıstık bahçelerini önceden kapatır, malı yerinde alır. Çarpıcı yeşil renkli fıstık içi Antep baklavasının en önemli malzemesidir.
Bu eşsiz lezzetin bir de efsanesi vardır. Söylenceye göre, bir zamanlar, bir bahar günü, iki kız kardeş bahçede çalışıyor, tohum atıyor, çapa yapıyormuş. Birden yanlarında nereden geldiği belli olmayan yaşlı bir adam bitivermiş. Yaşlı adam aç olduğunu söyleyip büyük kızdan yiyecek dilenmiş. Kız da bir parça ekmekle kuru soğan verip, ihtiyarı uğurlamış. İhtiyar, ‘‘ektiğini biçesin’’ deyip uzaklaşmış. Bir süre sonra tekrar ortaya çıkmış, küçük kızdan da yiyecek istemiş. Küçük kız ise ihtiyarı elinden geldiğince ağırlayarak yaptığı helvayı ikram etmiş. İhtiyar ona da ‘‘ektiğini biç’’ deyip uzaklaşmış. Aradan zaman geçmiş, büyük kızın ektiği tohumlar acı biber olmuş, soğan gibi kızarmış. Küçük kızın tohumlarından ise fıstık ağacı boy vermiş. O günden bugüne Antepliler; ne ekmek-soğan gibi acı biberden, ne de helva misali tatlı fıstıktan vazgeçmişler
Fotoğraf "Göksen" tarafından gönderildi. 17.08.2015
|
|
Antep Fıstığı Tarifleri Diğer Konular
|
|