|
|
Tufandan Kalan Hediye Aşure |
|
kaide
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 27.10.2014
Mesajlar: 37 Şehir: Mardin |
Kısa URL: https://ml.md/lc102851
Gönderme Tarihi: 09.Kas.2014
1,983 defa indirildi / yazdırıldı
|
Metin Okutan
Aşûre, Arapça kökenli bir kelime ve on, onuncu anlamına geliyor. Hz. Hüseyin'in Kerbalâ'da şehit düştüğü gün de Muharrem ayının onuncu gününe tekabül ediyor. Müslümanlar 10 Muharrem'de 2 günlük oruç tutup aşûre pişirir ve eşe dosta dağıtır.
Tufandan kalan hediye: Aşure
Takvimler 10 Muharrem'i gösterdiğinde mutfaklarda aşûre kazanları, tencereleri kaynamaya başlar. Bereketin, birliğin, dirliğin adıdır aşûre, paylaşmaktır, bir olmaktır. İnsanlığın en kadim yiyeceklerindendir. Nuh Tufanı ile ilişkilendirilir. Tufan bitip sular çekilince gemi halkı, kurtuldukları için oruç tutarlar ve kalan erzaklarla da bugün severek yediğimiz aşûreyi yaparlar. O gün bu gün hâlâ yapılıp yeniyor. Üstelik yalnızca İslâm dünyası ile de sınırlı değil. Pek çok kültürde ana malzemesi buğday olan, aşûre ve benzeri yiyecekleri görmek mümkün.
12 İMAM HÜRMETİNE
Aşûre Arapça kökenli bir kelime ve on, onuncu anlamına geliyor. Hz. Hüseyin'in Kerbalâ'da şehit düştüğü gün de Muharrem ayının onuncu gününe tekabül ediyor. Müslümanlar 10 Muharrem'de 2 günlük oruç tutup aşûre pişirir ve eşe dosta dağıtır. Alevî inancına göre, 12 imam hürmetine 12 gün oruç tutuluyor, bu süre zarfında asla hayvani bir gıda yenmiyor, orucun son günü 12 malzemeyle pişirilen aşûre ile de oruçlar açılıyor.
ŞEKER YERİNE PEKMEZ
Aşûre yapımında bazı püf noktaları var. Söz gelimi, kuru inciri biraz fazla kaçırırsanız rengi kararır. Oysa böylesi pek makbul değildir. Kimi yörelerde içine atılan bir miktar pirinçle daha "aydınlık" bir aşûre yapmak zor değil. Şeker yerine pekmez kullanmak ayrı bir güzellik. bazıları gül suyu koyarken, bazıları da bir çay bardağı suya bir tutam karanfil katıp 5-10 dakika kaynatıyor, bu karanfilli suyu aşûreye katarak güzel bir rayiha yakalayabiliyor.
İLK KAŞIK KUŞLARA
Rahmetli annemin, ocaktan indirdikten sonra üzerine biraz portakal kabuğu rendelemesini, hem koku hem de tat açısından bir zenginlik olarak görmüşümdür. Daha bereketli olsun diye henüz hiç kimse yemeden, tencereden bir kaşık alınarak, insan ayağının değmediği bir yere bırakılır ki kurtlar ve kuşlar da bu kutlu yiyecekten nasiplensin.
Osmanlılar zamanında ölmüşlerin ruhuna hediye edilirdi
Osmanlı zamanında ise konaklarda aşûre pişince hâne sahibine haber verilir. Evden bazıları mutfağa iner, kazanın etrafına oturur, bir Yasin Sûresi ve bir Mülk Sûresi okunur, hâsıl olan sevabı o hâneden gelmiş-geçmiş ölmüşlerin ruhlarına hediye edilir. Kazanın üzerine kapatılan tepsi kaldırılır, herkes buhar suyunu uğurludur diyerek gözlerine sürer. Bir tabağa alınan ilk aşûre dışarı gönderilmez, bereket getirsin diye hânede alıkonur.
Daha sonra aşûre, elvan renk Saksonya testilere, kapaklı ve tabaklı kıymetli kâselere boşaltılır, üstlerine şam fıstığı, çam fıstığı, kuş üzümü, mevsimi ise bir miktar nar tanesi serpilerek kapakları kapatılır, her birinde birer çift kâse olmak üzere süslü tepsilere konur, tepsilerin üstü beyaz örtü ile bağlanarak kibar ahbaplara gönderilirdi.
Getiren adama bahşiş verilip kaplar iade edilir. Geri kalanı büyük kâselerle yakın ahbap ve komşulara dağıtılır. Kâselerin yıkanmadan geri verilmesi ayıp sayıldığından güzelce yıkanıp öyle verilir.
Osmanlı sarayında pişen aşûre ise biraz farklı. Süzme Saray Aşuresi olarak adlandırılan bu "murassa lezzet" bu haftaki tarifimiz. İster "normal" aşûre yapın, isterseniz süzme aşûre, ama mutlaka yapın, yiyin, dağıtın, paylaşın. Muharreminiz bereketli olsun...
YAPIMINA AKŞAMDAN BAŞLANIRDI: Aşûrenin dinî bir yanı olur da tarikat dergâhları, tekkeler buna bigâne kalabilir mi, elbette kalamaz. Bektaşî Tekkeleri'nde aşûre yapımına akşamdan başlanır. Hacibektaş'taki dergâhta, bu iş için tekkede kullanılan siyah dev kazan kutsal sayılır. Eskiden toplu olarak yapılan aşûre için her aile gücü nispetinde malzeme yardımı yaparmış.
Mevlevîler arasında ise aşûre pişirme geleneği 15. yüzyılda, Divane Mahmud Çelebi'ye İran'ın Meşhed Şehri'ndeyken bir aşûre kazanı hediye edilmesiyle başlamıştır ve aşûre Muharrem ayının onuncu günü değil, Caferâbâd'da Yusuf Sineçâk'ın ölüm gününde yapılıp yenmiştir.
|
Aşure Günü Hakkında |
|
gül
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 08.08.2007
Mesajlar: 10638 Şehir: izmit |
Kısa URL: https://ml.md/lc174709
Gönderme Tarihi: 21.Ekm.2023
168 defa indirildi / yazdırıldı
|
Aşure Günü, hicri yılın ilk ayı olan Muharrem ayının 10'uncu günüdür. İslam kültüründe önemli bir yeri ve kıymeti olan bir gündür. Asırlardır eski gelenek devam ediyor, ocaklarda aşure kaynatılıyor. İslam dinine göre, aşure tatlısı için para harcamak büyük sevaptır. Yapılışı zahmetli, tadı mükemmel aşurenin içinde onlarca ayrı malzeme var; hepsi hem ortak lezzet yaratıyorlar, hem de kendi farklılıklarını muhafaza ediyorlar.
Aşure kelimesinin kökeni Arapça'ya dayanmaktadır. Aşure, Arapça kökenli 'aşara' fiilinden türetilmiştir. 'Aşara' fiili, 'on' anlamına gelir ve Arapça takvimde Muharrem ayının 10. gününe denk gelir. Bu nedenle, Muharrem ayının 10. gününe Aşure Günü denir ve o gün özellikle bir tatlı çeşidi olan aşure yapılıp paylaşılır. Aşure kelimesi, Türkçe'de geleneksel bir tatlı çeşidini ifade etmek için kullanılmaktadır.
Aşure, genellikle buğday, nohut, fasulye, kuru üzüm, kuru kayısı, ceviz, fındık, badem, kuru incir, kuru üzüm gibi baklagiller ve kuru meyvelerden oluşur. Ayrıca, tarçın, şeker, su, süt veya pekmez gibi tatlandırıcılar da kullanılır.
Aşurenin pişirilmesi uzun bir süreçtir ve malzemeler yavaş yavaş kaynatılarak lezzetli ve besleyici bir karışım elde edilir. Aşure, geleneksel bir tatlı olmasının yanı sıra, toplumsal bir dayanışma ve paylaşma simgesidir.
Aşure geleneği, asırlar öncesinden geliyor. Rivayete göre; Nuh Peygamber ve ona inananlar, tufandan kurtulduktan sonra karaya oturan gemilerinde kalan yiyecekleri bir araya getirip bir yemek pişirir. Buna da aşure adı verilir.
Çok eskiden beri yapılan aşure aşı, Osmanlılar döneminde sarayda da pişirilir, aşure testisi adı verilen özel kaplarla da saray dairelerine ve halka birkaç gün süreyle dağıtılırmış.
Aşure, jöle gibi berrak olamaz çünkü yapısına aykırı. Buğday ona gizemli bir buğu katar. Az buğday konup kıvam almayan bir aşureye nişastayla kıvam vermek kabul edilemez. Çünkü buğday, aynı zamanda uçuk kahverengiyle koyu krem rengi arasındaki hassas çizginin temel kaynağıdır.
Aşurenin lezzeti ılıkken doruk noktasındadır. Soğuduğunda muhallebi tadına yakınlaşır. Yapı itibariyle doğal malzeme içeren aşure tatlısı, buzdolabında saklanmalı. Ama uzun süre de beklememeli, aksi takdirde sulanır ve ekşir.
|
|
AŞURE GÜNÜ Tarifleri Diğer Konular
|
|