Bal, gün boyunca çiçekleri ziyaret edip, çiçeklerin tozlayıcıları çekmek için ürettiği şekerli sıvı olan nektarı toplayan bal arıları tarafından üretilmektedir. Nektarlar kovandaki mumlu peteklere taşınıp biriktirilirken, kovandaki arılar da toplanan nektarlardaki fazla suyu buharlaştırmak için kanatlarıyla sıvıyı havalandırmaktadır. Bu işlem sayesinde nektardaki şeker yoğunlaşmakta, taze nektarın kıt olabileceği ilerideki kıtlık dönemleri için depolanan bala dönüşmektedir. Arkeologlar antik mezarlarda, derin deniz dalgıçları ise terk edilmiş gemi enkazlarının ambarlarında çeşitli tarihi yiyecek ve içeceği keşfettiğiklerinde çoğu kez bunlar arasında bal ve balmumunun varlığına da rastlanmıştır.
Mısır Firavunu Tutankhamun'un mezarında bulunan 3 bin 350 yıllık bal keşfi, genellikle dünyanın bilinen en eski balı olarak kabul ediliyor. Bununla birlikte, 2003 yılında Gürcistan'da Bakü-Tiflis-Ceyhan petrol boru hattının inşası sırasında, Tiflis yakınlarında soylu bir kadının mezarında, 5 bin 500 yıllık bal içeren seramik bir kavanoz koleksiyonu keşfedildi.
Şimdiye kadar keşfedilen en eski arı, 100 milyon yıl öncesine ait Myanmar'ın kuzeyindeki bir madende kehribara gömülü halde bulunmuştur. Bununla birlikte yaklaşık 10.000 yıl önce insanlar, bal arılarının bir kovanın varlığını sürdürmek için gerekenden çok daha fazla bal ürettiğini ve balın arı kovanlarından güvenle hasat edilebileceğini keşfettiklerinde arıcılık mesleği ortaya çıkmıştır. İslam inancında Kuran'da balın faydalarından bahsedilmektedir. Nahl suresinde 68 ve 69. ayetlerde bal arılarından bahsedilmekte olup, hadislere göre Muhammed (S.A.V) balı şifa için şiddetle tavsiye etmiştir. Osmanlı Devleti'nde özellikle saray mutfağında bal bol miktarda kullanılmış olup, halk da şeker fiyatı yüksek olduğu dönemlerde helva ve diğer gıdaları tatlandırmak için bal kullanmıştır.
Bal arıları, meyveler, sebzeler, yağlar, tohumlar ve kuruyemişler dahil olmak üzere tüketilen gıdaların yaklaşık üçte birinin tozlaşması için gereklidir. Bununla birlikte, küresel arı popülasyonu, böcek ilaçları, hava kirliliği ve su kirliliği gibi çeşitli nedenlerle, son on yılda ne yazık ki hızla azalmaktadır. Arıların tozlaşma yeteneğinin azalması ve toplu olarak arı ölümleri sadece balın geleceğini değil aynı zamanda gıda üretimini de küresel ölçekte tehdit etmektedir. Bal; glikoz, fruktoz, demir, kalsiyum, fosfat, sodyum, klorür, potasyum, magnezyum gibi minerallerden oluşmaktadır. Ayrıca B1, B2, B3, B5, B6 vitaminleri açısından oldukça zengin bir besin kaynağıdır. Bu yüzden bal güçlü bir antiseptiktir, antibakteriyel özelliği vardır. Bu özelliği sayesinde birçok hastalığı iyileştirir veya hastalıklardan korur.
Bal, ağız yoluyla alındığında yetişkinler ve çocuklar için güvenli bir besindir. Yan etkilerine ve zararlarına pek rastlanmaz. Aynı şekilde bebeklerde ağız yoluyla aldığında sorun yaratmaz fakat doz önemlidir. Çocuklara ve bebeklere verilen miktar yetişkinlerden daha az olmalı, gerekirse su veya süt ile inceltilebilir. 12 aydan küçük bebeklere verilmemesi veya doktoruna danışılarak verilmesi önerilir. Aşırı tüketildiğinde göğüs ağrısı, kusma, kalp sorunları, titreme ve yüksek ateşe neden olabilir. Anzer balının tüketimine çok dikkat edilmelidir. Çok zengin ve yüksek derecede vitamin ve moleküller içerir, aşırı tüketimi zehirlenmelere neden olabilir. Hamile ve emzirme döneminde olan anneler tüketecekleri miktarı doktorlarına danışmalıdırlar. Polene karşı alerjiniz var ise bal tüketiminden kaçınmalısınız veya doktor kontrolünde tüketmelisiniz.
|