|
|
Besin ve Beslenme |
|
sait
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 24.05.2008
Mesajlar: 66 Şehir: Çankırı |
Kısa URL: https://ml.md/lc24055
Gönderme Tarihi: 25.May.2008
15,021 defa indirildi / yazdırıldı
|
Besin ve beslenme, insanların ve toplumların ilk ve en eski yaşam sorunudur. Bütün canlı varlıklar, büyümek, gelişmek, güçlenmek, yaşamalarını ve etkinliklerini sürdürebilmek için besin maddelerine ihtiyaç duyarlar. Besin maddeleri, vücuda katılarak, yaşam etkinliklerinde bulunma gücünü sağlayan, vücut dokularını geliştiren, onaran, yedek besin saklanmasına imkân hazırlayan, yenilme, içilme ve sindirilmeye elverişli, hayvansal, bitkisel ve madensel kaynaklardır.
İnsan vücudunun, küçük bir hücre biçiminden başlayarak, gelişim süresi içinde hücre toplulukları (dokular), kan, kas ve kemikten oluşan vücut yapısı halinde bütünleşmesi, gerekli besin maddelerinin vücuda katılması ve bunların kullanılması ile gerçekleşir. O halde, beslenme, geniş anlamda, yaşamı sürdürebilmek için, yemek ve içmek yoluyla vücudun özelliklerine ve içinde bulunduğu şartlara göre çeşitlenen besin maddelerini kazanması demektir.
İnsan vücudu, çatı, kas, kan, sinir, sindirim, dolaşım v.b. gibi çeşitli doku ve sistemlerden oluşmaktadır. Bu sistemlerin düzenle işlemesinin, vücudun sağlık ve etkinliğini sürekli olarak koruyabilmesinin, ancak, her sistem ve dokunun ihtiyaç duyduğu besinlerin sağlanmasına bağlı olduğu ve vücut unsurları ile besin maddelerinin bileşimleri arasındaki ilişki anlaşılmıştır. İnsan vücudunun bileşimi ile besin maddelerinin bileşimi benzer unsurlar içermektedir.
Vücut hücrelerinin ve dokularının ana unsurunu, azotlu maddeler anlamım taşıyan "protein" oluşturmaktadır. Ortalama bir insan vücudu % 16 oranında protein içermektedir. Vücuttaki diğer besin unsurlarının oranı ise şöyledir. % 63 oranında su, % 15 yağ ve % 6 madensel maddeler. Öte yandan, genel olarak, besin maddeleri de, değişik oranlarda. Bu benzerlik vücudun beslenme ihtiyacını belirlemesi yanında, vücudun çeşitli etkinliklerini yöneten organların ihtiyaçlarına uygun besin maddelerinden yararlanılmasında, dengeli ve uyumlu olma zorunluluğunu da vurgulamaktadır. Böylece, "beslenme" kavramı, vücudun ihtiyaç duyduğu miktar, çeşit ve nitelikte besin maddesi alınmasını sağlayan ilke ve yöntemlerin uygulanması olarak tanımlanmaktadır.
Beslenme, insan vücudundaki hücrelerin büyümesi, niteliklerini koruması, görevlerini gereğince yapması, daha sonra kullanmak üzere yedek besin saklaması ve besin artıklarının atılması için gerekli unsurları ve şartların sağlanmasında rol oynar ve sindirim, solunum, dolaşım, iç salgılar ve boşaltım etkinliklerini düzenler. Böylece, insan vücudunun oluşması, sağlığı, gücü, enerjisi, fiziksel ve duygusal dayanıklılığı ve gelişmesi için gerekli besin maddeleri ile bunların dengeli ve yeterli biçimde sağlanması, bu besin maddelerinin bileşimleri ile vücut organlarının ihtiyaçları arasındaki ilişki göz önünde bulundurularak gerekli miktarları, çeşitlerinin tespit edilmesi, besin maddelerinin insan vücudu üzerindeki etkileri ile besin maddelerinin üretiminden tüketimine kadar uygulandıkları işlemleri, besin maddelerinden en fazla nasıl yarar sağlanacağı konularını kapsayan, ilkelerini belirleyen, esas ve yöntemlerini öngören ve bunların gelişimini amaçlayan BESLENME BİLİMİ büyük bir toplumsal önem kazanmıştır.
BESİN UNSURLARI
Besin maddelerinin hiç biri, yalnız başına vücudun ihtiyaçlarına cevap vermemekle birlikte, hemen bütün besin maddelerinin bileşimlerinde değişik oranlarda ortak besin unsurları, yani proteinler, karbonhidratlar, yağlar, vitaminler, madensel maddeler ve su bulunmaktadır.
PROTEİN
Protein, yaşayan organizmaların en karmaşık temel unsurudur. Değeri ve önemi 19 uncu yüzyıl başlarında anlaşılmış ve "ilk yeri tutan" anlamındaki "proteios" sözcüğünden türetilmiştir. Ancak, proteinlerin yaşayan hücrelerle nasıl birleştiği, nasıl bir bütün oluşturduğu sorunu, tümüyle, çok yakın bir geçmişte, 1960 yılı ortalarında aydın-lanabilmiştir. Yetişkin bir insan vücudunun tümünde % 16 oranında protein bulunur. Kurutulmuş kanm % 90'ı derinin % 70'i, kasların °7o 80'i proteinden oluşur.
Proteinden yoksun bir hücrenin oluşmasına, büyümesine ve gelişmesine imkân yoktur. Yaşamını sürdüren hücreler de, sürekli olarak işgörmek zorundadır. Bu zorunluk, hücrelerin yıpranmasına neden olmakta ve bunun sonucu olarak, yıpranan hücrelerin yenilenmesi ve onarılması zorunluluğu duyulmaktadır. Hücrelerin onarılması ise, hücrenin ana unsuru olan proteinin tamamlanmasını, yerine konulmasını gerektirmektedir. Böylece, vücudun protein ihtiyacı açıkça belirlenmiş olmaktadır. Vücudun kendisi protein yapamadığı için, bu ihtiyacın mutlaka besin maddelerinden karşılanması zorunludur.
Vücut için gerekli ilk protein kaynağı ana sütüdür. Öte yandan, çeşitli hayvansal ve bitkisel besin maddeleri de protein sağlar. Süt, yumurta, et ve su ürünleri ve bazı tahıl türevleri zengin protein kaynaklarıdır.
Yetişkin bir insanın ortalama olarak günde 80 gr. protein alması gerekmektedir. Bu miktarın, yarı yarıya hayvansal ve bitkisel kaynaklardan edinilmesinin daha yararlı olduğu da anlaşılmıştır. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü, bir günde, erkeklerin 70 gr., kadınların 60 gr., gebeliğin ikinci yarısındaki kadınların 85 gr., emzikli kadınların 100 gr. ve 16-20 yaşlan arasında bulunan kız çocukların 75 gr. ve aynı yaş gruplarında bulunan erkek çocukların 100 gr. protein almalarının uygun olacağını öfiütle-miştir. Beslenme sırasında, günlük etkinlikler sonucu vücudun kullandığı protein miktan ile besin maddeleri ile alınan protein miktarı arasında denge bulunmasına da dikkat edilmelidir.
KARBONHİDRAT
Karbonhidratlar, karbon, oksijen ve hidrojenden oluşan, çeşitli yapılarda ve çeşitli adlar altında tanınan geniş bir besin grubunu oluşturmaktadır. Karbonhidratların kimyasal bileşiminde, canlı varlıkların yaşamı için ana unsur olan karbon yanında bulunan hidrojenin oksijene oranı iki misli olduğundan, bu besleyicinin su ve karbon olduğu düşüncesi ile, bu besin grubuna "karbon-su" anlamında, karbonhidrat adı verilmiştir.
Hücrelerin bileşiminde, protein ve yağ ile birlikte bulunan ve hücrelerin etkinliklerini sağlayarak, yedek besin ihtiyacım karşılayan karbonhidratlar önemli bir besin unsurudur. Karbonhidrat, proteinin vücut enerjisi için kullanılmasını önler ve vücudun proteine olan ihtiyaç dengesini sağlar. Gözde, deride, kemik iliklerinde, akciğer ve karaciğerde bulunan karbonhidratlar, dokularda, proteine bağlanarak kanın pıhtılaşmasını önlemekte ve vücudun direncini artırıcı bir özellik taşımaktadır.
Karbonhidratlar, vücutta enerjiye dönüşen, vücudun enerji ihtiyacını karşılayan besin unsurudur. Günlük enerjinin % 60-70'i karbonhidratlardan sağlanır. Bu bakımdan, ortalama yetişkin bir insan vücudunun günde 340 gr. karbonhidrata gerek duyduğu saptanmıştır.
Hayvansal kaynaklı besin maddelerinde karbonhidrat çok az miktarda bulunur. Bunun yanında bitkisel kaynaklı besin maddeleri karbonhidrat yönünden çok zengindir. Ayrıca, bazı karbonhidrat çeşitleri ise vücut tarafından üretilirler. Karbonhidratlar, bitkilerin yaprakları ile sağladıkları su, havadan aldıkları karbondioksit ve güneş ışınlarının etkisi ile oluşmaktadır. Tahıllar, baklagiller, sebze ve meyveler, özellikle şeker, nişasta, bal ve üzüm karbonhidrat kaynağıdır.
YAĞ
Yağ, hücrelerin düzenli çalışması için gerekli bir besin unsurudur. Enerji sağlayan bir besleyici olan yağın vücudun çalışmasında da çeşitli görevleri vardır. Vücudun kalori ihtiyacı, protein ve karbonhidratlardan daha fazla yağ ile karşılanır. Yağ, vücut organlarının çevresini kapatarak, dış etkilerden korur. Deri altındaki yağ tabakasının vücut ısısını koruma ödevi vardır. Dolaşım sisteminde ise, yağ, proteinle birleşerek dokulara iletilir ve hücrelerde enerjiye dönüşür. Genellikle, kadınlarda yağ miktarı, erkeklere oranla daha fazla bulunmakla birlikte, normal bir insan vücudu °7b 18 oranında yağ içermektedir.
İnsanların, bir günde ne kadar yağa ihtiyaç duyduğu, vücudun harcadığı enerji ile oranlanarak tespit edilmektedir. Bununla birlikte, yağ ihtiyacı üzerinde alışkanlıklar ve gelenekler de rol oynarlar. Genel olarak, ortalama yetişkin bir insan vücudunun yağ ihtiyacı günde 90 gr. olarak düşünülmektedir. Öte yandan, günlük kalori ihtiyacının % 20 miktarının da vücudun yağ ihtiyacını belirleyeceği de ileri sürülmektedir. Bütün hayvansal ve bitkisel canlıların hücre yapılarında çeşitli oranlarda yağ bulunmaktadır. Bu durum, hayvansal ve bitkisel kaynaklı besin maddelerinin, insanların yağ ihtiyaçları için yeterli bir nitelik taşıdığını ortaya koymaktadır. Bununla birlikte, fazla miktarda yağ içeren besin maddelerinden, bazı fiziksel ve kimyasal işlemler sonucu elde edilen saf yağlardan da yararlanılır. Zeytin, mısır, fındık, ceviz, soya fasulyesi ve ay çiçeği gibi bazı bitkisel besin maddeleri zengin yağ kaynaklarıdır.
MADENSEL MADDELER
İnsan vücudunun % 4'ünü çeşitli madensel maddeler oluşturmaktadır. Vücudun düzenli çalışabilmesi, çatının ve kemiklerin normal oluşabilmesi için, kalsiyum, fosfor, sodyum, potasyum, iyot, çinko, bakır, magnezyum, flor, krom, demir v.b. madensel maddeler önemli görevler yüklenmişlerdir. Vücudun ortalama % 1,5-2'sini kalsiyum oluşturur. Ortalama 3-6 gr. demir vardır.
Kalsiyum ve fosfor yalnızca vücudun kemikler, dişler gibi sert dokuları için gerekli değil, aynı zamanda hücre yapısının ve vücut sıvılarının dengesi için de gerekli bulunmaktadır. Kalsiyum ve fosforun önemli miktarı kemiklerde ve dişlerde bulunur. Geri kalanı vücut hücre ve sıvılarının bileşimleri içindedir. Vücutta genellikle bileşik halde bulunan kalsiyum ve fosfor, proteinleri örterek sert dokuları oluşturur. Kasların ve sinirlerin düzenli çalışması için vücut sıvılarında kalsiyum ve fosforun dengeli biçimde bulunması zorunludur. Fosfor, protein, karbonhidrat ve yağların değişikliğe uğratılması, özümlenmesi ve hücrenin oluşması için ayrıca gerekli bir unsurdur. Ayrıca, iskeletin yapısında, kas dokuları ve vücut sıvılarında, kalsiyum ve fosforla birlikte magnezyum da bulunmaktadır. Magnezyum, besin maddelerinin kullanılmasında önemli bir rol oynar.
Vücut, madensel maddelere olan ihtiyacım yiyecek ve içeceklerden sağlar. En zengin kalsiyum kaynağı süt ve süt ürünleridir. Protein yönünden zengin olan yiyecekler, iyi birer fosfor kaynağıdır. Karaciğer, dalak gibi sakatat ve yumurta, kuru baklagiller, meyve kuruları, fındık, fıstık, üzümden demir sağlanır. Yeşil yapraklı sebzeler de demir yönünden zengindir. Sodyum ihtiyacı tuz ile karşılanır. Su ürünleri, özellikle ıspanak iyot içermektedir. Etler, balıklar, sakatat, kuru baklagiller, yeşil sebzeler, yumurta, fındık, susamda zengin miktarda bakır vardır.
SU
Su, bütün hayvansal ve bitkisel hücre ve dokuların ana yapıcısı ve hayvansal ve bitkisel beslenmenin temelidir.
Su, yalnızca insan vücudundaki hücrelerin içinde yaşama imkânı bulduğu ortamı değil, bütün canlı varlıkların yaşamasına imkân veren ortamı hazırlayan ana unsurdur. İnsan vücudunun üçte ikisi, su içermektedir. Kanda % 85, deride % 64, kaslarda % 74, karaciğerde % 71, böbreklerde %83, kemiklerde % 13-44 oranında su vardır. Besin maddelerinin vücuda yararlı duruma getirilebilmesi, kan ve diğer organların görevlerini yapabilmesi, insan vücudunda dengeli olarak bulunan suya bağlıdır.
İnsan vücudunun su ihtiyacı, ya doğrudan doğruya su içerek, ya ana unsuru su ya da süt olan içeceklerle, meyve suları ile ya bileşimlerinde su bulunan besin maddelerinin sindirimi ile ya da vücutta bulunan organik maddelerin yakılması ile vücut tarafından elde edilerek karşılanmaktadır. Öte yandan, içilen doğal su, kimyasal olarak, yalnızca oksijen ve hidrojen bileşimi değildir. Doğal su, içinden geçtiği toprak katlarının yapısına ve toprağın bileşimine göre, değişik oranlarda kalsiyum, demir, magnezyum, sodyum, potasyum, silisyum, kükürt, klor ve iyot içermektedir. Görülüyor ki, doğal su, vücudun su ihtiyacını karşılamak yanında, vücudun madensel madde ihtiyacına da cevap vermektedir.
VİTAMİNLER
Vitaminler, vücut etkinliklerinde oynadığı rol ve görevler, bu görevlerin nasıl yürütüldüğü, diğer besin öğeleri ile ilişkileri kesinlikle anlaşılmış olan besin unsurlarıdır. Vitaminler, başlıca yağda erime (A, D, E ve K vitamin grubu) ve suda erime (B grubu ve C vitaminleri) özellikleri göz önünde bulundurularak iki temel gruba ayrılmış, bu gruplar içinde bulunan her vitaminin değişik görevleri ve etkileri, ve farklı kaynaklan olmasına karşın, bu besleyicilerin tümü "VİTAMİN" adı altında ifade edilmişlerdir. İlk kez, 1912 yılında "yaşam için zorunlu aminler" grubunu deyimlendir-mek üzere kullanılan Vitalamin, sözcüğü giderek Vitamin adına dönüşmüştür.
Vitaminler, vücuttaki hemen bütün kimyasal olayların düzenleyicisidir. Vücudun aldığı besin unsurlarının kullanılmasında, sinir ve sindirim sistemlerinin çalışmasında, vücut organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasında, vücudun güç ve direncinin artırılmasında en önemli rolü vitaminlerin oynadığı bugün mutlak olarak değerlendirilmektedir. Vitaminlerden her hangi birinin eksikliği, o vitaminin yardımcı olduğu kimyasal olayların aksamasına, organların ve sistemlerin çalışmalarında bozukluklara, kısaca vücudun sağlığında düzensizliklere sebep olur.
A VİTAMİNİ, vücudun deri sağlığı, sindirim, solunum, üreme ve görme organlarım koruyan hücrelerin çalışması için gereklidir. Balıklarda, özellikle balık yağında zengin şekilde bulunur. Tereyağında ve çeşitli hayvanların karaciğerlerinde bulunur. Zira karaciğerin ödevi A Vitaminini depo etmektir. A Vitamini genellikle sebzelerde bulunmaz. Ancak, bazı meyve ve sebzelerin renkli hücrelerinde, vücutta A Vitaminine dönüşen vitaminler bulunmaktadır. Özellikle, havuç, zengin bir A Vitamini kaynağı olarak tanınır.
B VİTAMİNİ, çeşitli türleri bulunan ve suda eriyebilen vitaminlerdendir. B vitaminlerinin çeşitli rolleri ve görevleri bulunmakla birlikte, yapısında azot ve kükürt bulunan besin maddelerinin enerjiye çevrilmesi için gereklidir. Protein, yağ ve karbonhidratların sindirilmesinde, sinir sistemi düzeninde önemli görevleri vardır. B2 vitamini böbrek ve karaciğerin çalışmasına yardımcı olur. En zengin kaynakları tahıl taneleri gibi bitki tohumları, et, süt yumurta gibi hayvansal protein bulunan yiyecek maddeleridir.
C VİTAMİNİ, dokuları bir araya getiren bağ unsuru için gereklidir. Hastalıklara karşı vücudun direncinin artmasında rol oynar. En zengin bulunduğu yiyecekler, sakatat, yeşil yapraklı sebzeler, narenciye ürünleridir. C Vitamini, değeri ilk önce anlaşılan vitamin türleri arasındadır. Yetişkin bir insan günde 70 mg C Vitaminine ihtiyaç duyar. Pişirme yöntemlerinin, yiyecek maddelerinde bulunan C Vitamini üzerinde önemli ölçüde etkisi olduğu unutulmamalıdır.
D VİTAMİNİ, günlük ihtiyaç yönünden en fazla miktarda sağlanması zorunlu olan vitaminlerden birisidir. Özellikle, gelişmekte olan bir çocuğun günde 400 IU D Vitamini alması gerekir. D Vitamini, kalsiyum ve fosforun bağırsaklarda emilmesini ve kemiklerde depo edilmesini, büyümeyi, çatının normal gelişmesini sağlar. D Vitamininin ön maddesinin, güneş ışınlarıyla D Vitamini haline dönüştüğü anlışmıştır. D Vitamini çoğunlukla hayvansal kaynaklı yiyecek maddelerinde bulunur. En zengin D Vitamini kaynağı balık yağıdır.
E VİTAMİNİ, yağların sindirilmesinde, kan hücrelerinin ve kasların normal çalışmasında ve A Vitaminin görevlerini yerine getirmesinde rol oynamaktadır. Günlük yiyeceklerde bulunmakla birlikte, özellikle bitkisel yağlar, yeşil yapraklı sebzeler ve tahıl taneleri E Vitamini bakımından zengin bir kaynaktır.
K VİTAMİNİ, kanın normal özelliklerini koruyabilmesi için gerekli bir besleyicidir. Sindirim sistemi ve karaciğerin düzenli çalışması için K Vitaminine gerek olduğu da anlaşılmıştır. K Vitamini genellikle yeşil yapraklı sebzelerde bulunmakla birlikte günlük yiyecek maddelerinde de bulunur.
|
BESİN ve BESLENME |
|
vira
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 28.08.2009
Mesajlar: 35 Şehir: İzmir |
Kısa URL: https://ml.md/lc40944
Gönderme Tarihi: 20.Eyl.2009
2,508 defa indirildi / yazdırıldı
|
Canlı varlıklar yaşamalarını besin maddeleri denilen yiyeceklerle sağlarlar. Ağız yolu ile alınan bu maddeleri vücût fiziksel ve kimyasal işlemler uygulayarak yaratır. Enerji dediğimiz bu kuvvetin sonucu sürüp giden hayat, alınan besinlerin çıkardığı ısıya bağlıdır. Bu nedenledir ki, besinlerin saöladıâjı güç. ısı ölçüsü olan kalori ile ölçülmektedir.
Besinlerdeki karbonhidrat (kömür), lipit (yağ) ve protein (azot) maddeleri, solunum yolu ile alınan oksijen aracılığı ile yanarak bu ısıyı oluşturur. Besinlerin vücûtta yanması ve böylece yararlı hale gelmesi, yararlı olmayanların dışarıya atılması, iç organlarımızın çalışmaları ile olmaktadır.
Bu çalışmalar sonunda sindirilen besinler vücût dokularını yaparak geliştirir, korur ve bozulanları onarır. Sonradan kullanılmak üzere de biriken bu besinler gerektiğinde ısı haline gelerek güç sağlarlar. Böylece sağlığı, yaşamayı düzenlerler.
Bu besinlerin hepsi aynı kuvveti sağlamaz. Bazıları vücût için daha çok yararlı olur. Bazıları da sağladığı kuvvetin azlığına karşılık başka bakımlardan yarar sağlarlar.
Kalori ile ölçülen, besinlerin verdiği güç önemlidir.
Kalori, D litre suyun sıcaklığını 1 derece (santigrat) yükselten ısıdır.
insanların günlük kalori ihtiyacı değişiktjr. Cinsiyet, yaş ve çalışma koşullarına göre bu ihtiyaç değişir. Bunun en önemlisi çalışma koşullarıdır. Zira, bir insan, çalışması sırasında harcadığı enerjiyi besin maddeleri ile yerinden sağlamak zorundadır. Yaşamanın sürdürülmesi, sağlıklı kalabilmek için bu şarttır.
Çalışan insanları üç grupta toplayarak ihtiyaçları olan kalorileri şöylece belirleyebiliriz :
1) Ağır işlerde çalışanlar: Bunların günlük kalori ihtiyaçları 4.000'dir. Bu ihtiyaç 700 gram karbonhidrat, 95 gram protein ve 90 gram yağla sağlanır.
2) Vücûtlariyle çalışanlar: Günlük kalori ihtiyaçları 3.000'dir. Bu ih tiyaç 500 gram karbonhidrat, 80 gram protein ve 70 gram yağla karşılanır.
3) Oturarak çalışanlar: Kalori ihtiyaçları 2.500 dür. Bu ihtiyaç 400 gram karbonhidrat, 70 gram protein ve 55 gram yağla sağlanır.
|
|
Besin ve Beslenme Tarifleri Besinlerin Değerleri
|
|