|
|
Çay Hakkında |
|
Hicran
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 30.05.2006
Mesajlar: 40 Şehir: Marmaris |
Kısa URL: https://ml.md/lc7053
Gönderme Tarihi: 15.Ağu.2006
2,460 defa indirildi / yazdırıldı
|
Çayın ilk vatanının Çin, Hindistan olduğunu belirten görüşler vardır. Önceleri yaş sonraları ise kuru yapraklardan kynatılıp veya demlenerek içmeye başlandı. Türklerin çayla tanışması çok eski tarihlere dyanmaktadır. Önceleri dinlendirici, keyif verici ve ısıtıcı bir içecek olarak değerlendirilen çay gıda maddesi olarak da önem kazanmış ve tüketimi her geçen gün artmıştır. Yurdumuzda da Doğu Karadeniz bölgesinde çy üretimine 1917 yılında bşlanmıştır. ilk olarak 1973 yılında kurulan yaş çay işleme fabrikası 1985 yılında 45 e ulaşmıştır. Türkiye, Hindistan, Çin, Sri Lanka, Endonezya, Kenya ve Japonya çay bitkisinin bol olarak yetiştirildiği ülkelerdir.
Yıllık kişi başına çay tüketimi miktarları yüksek olan 5 ülke şunlardır.
İrlanda 3,2 kg.
Kuveyt 2,5 kg.
İngiltere 2,6 kg.
Türkiye 2,3 kg.
Katar 2,0 kg.
Sabah kahvaltısından gecenin gecenin geç saatlerine kadar hayatımızın içinde olan çay, değişik kültürel değerlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Çayla ilgili tekerlemeler, bilbeceler, mani ve türküler, ilahiler, efsaneler başlı başına kültürel değerlerdir. İyi bir çay demlemek için, kireçsiz su, çay ve çay takımı lazımdır. Çay ne kadar iyiyse, demi de o kadar iyi olur. Demliği deterjanla yıkanmamış, porselen, çlik ya da cam olmalıdır.
Çay sıcak ve nemli yeruzak tutulmalı ve ağzı iyi kapatılmış kavanozda saklanmalıdır. Çay çok çabuk kaynayan su ile demlenmemlidir. En iyisi kaynayıp soğumuş suya atılarak demlenmelidir. Her bardak çay için bir çay kaşığı kuru çay atılır. Genel olarak çayın demlenme suresi 15 dakikadır. Çay demlenirken, çaydanlığın ısısı düşürülmemelidir.
|
ÇAY |
|
nabzet
Aşçıbaşı
Kayıt: 09.06.2008
Mesajlar: 27 Şehir: Diyarbakır |
Kısa URL: https://ml.md/lc24486
Gönderme Tarihi: 09.Haz.2008
4,561 defa indirildi / yazdırıldı
|
Üzerinde güneş batmayan imparatorluğun bir vatandaşı, "Bir fincan çay, kırık kalplerden, bomba tahribatına kadar her bir şeyi iyileştirir..." derken, bizim kahve üzerine sarfettiğimiz o hoş özdeyişten mi esinlenmiştir bilinmez; ayrıca bu sözün doğruluğu da şüphe götürür belki, ama doğruluğu kesinleşmiş bir olay varsa o da, İngilizler'in kapı komşuları İrlandalılar'la birlikte Dünyanın en fazla çay içen iki ulusu olduğudur.
Çayı, özellikle İngilizlere böylesine sevdiren özelliğinin, renk ve tadmdaki güzellikten çok, içindeki kafein ve teinden gelen o hoş "uyarıcılık" olduğu düşünülebilir.
Kendisi kadar, tarihi de renklidir çayın. Tiryakisi olduğumuz bu nefis içeceğin Dünyaya ilk kez Budist rahipler aracılığıyla Çin'den yayıldığım bilmeyeniniz
yoktur. İlk yurtdışı yolculuğunu Japonya'ya yapan çayı, Uzakdoğu'nun bu diğer çekik gözlü ülkesinin insanları öylesine sevmişler ki, bırakın çay içmeyi, ardından "seremoniler" bile düzenlemişler onun uğruna. "Chano-yu" adını verdikleri bu gösterilerde Japonlar'ın güzellik ve sükûneti buldukları söylenir. Hâlâ da buluyor olmalılar ki, elektronik ve optik dünyasının merkezinde "Chaııo-yu"lar hala sürer, gider...
16. yüzyıl ortalarında kıtalararası bir seyahat çıkmış falına çayın ki, Avrupa'da boy göstermiş. Giderek, insanları tadına ve çarpıcılığına "rametmiş". Hatta, etmekle de kalmayıp, boyundan büyük işler becermiş, Amerikalılar'ın "ağababaları" İngilizler'e karşı başlattıkları özgürlük savaşında, o hoş içecek yüzünden çıkan çatışmaların payı olduğunu tarihe meraklı olanlarınız hatırlayacaklardır. Kısacası, Yenidünya'ya uygarlık ve özgürlüğün ulaşmasında çayın payı inkâr edilemez.
Atlantik ötesi ülke özgürlük savaşlarıyla çalkalanırken, çay Asyalar'dan kalkıp gelerek "ikinci vatanı" ilan ettiği Büyük Britanya'da hiç de sade vatandaşın tadına varabileceği fiyatlardan satılmamış uzun süre. Neyse ki, Üreticiler Birliği Başkanı Richard Tvvinnig meseleye el koymuş da, çaydan alınan vergilerin azaltılması konusunda İngiliz yöneticilerini ikna etmeyi başarmış. Takvimlerin 1783'den yaprak atmaya hazırlandığı o yıllar, kahvaltı sofralarımızın baştacının nispeten halkın seviyesine inişine ışık yakar.
1840'lar, İngiltere'ye Hindistan yoluyla düzenli çay seyrüseferinin başladığı yıllardı. Öğleden sonraları çay içerek kek yeme olayının "düzenli" bir hale gelmesi ise, 1840 yılı sonlarında Bedford Düşesi'nin yaptığı "devrimle" mümkün olabildi. İngilizler o zamana kadar kuvvetli bir sabah kahvaltısından sonra akşam yemeği yiyerek günlerini noktalar; akşamüstü çayından bihaber yaşarlardı.
Daha sonraları, İngilizlerin çay ithalatı üssü Seylan oldu. Zamanla da, çuvallar içinde boy gösterdiği yolculuklara, hoş ambalajlar içinde çıkmaya başladı. Günümüzde de "Adahlar"m bu konuda üstünlüğü tartışılmaz.
BAŞLICA ÇAY ÜRETİCİLERİ
Yapraklarının dövülerek toz haline getirilmesiyle, kahvaltılarımızın değişmez içeceği olan çayın en büyük üreticisi hemen herkesin tahmin ettiği gibi Hindistan'dır. Bu ülke, ihracatının yarısını, doğrudan İngiltere'ye yapar. Diğer belli başlı çay üreticilerini Sri Lanka (Seylan), Çin Halk Cumhuriyeti, Japonya, Endonezya, Malaya, İran ile, Doğu Afrika ve Güney Amerika'nın bazı bölgeleri olarak sıralayabiliriz.
YETİŞTİRİLMESİ
Çay yapraklarının belirli bir büyüklüğe ulaştıktan sonra toplanması gerekir. Bu süre pek çok ülkede 7 günde bir şeklindedir. Bazı ülkeler ise çay yapraklarını 7-12 günlük peri-yodlar arasında üstten koparırlar. Çayın kalitesi, yapraklarının toplama zamanına göre de farkılık gösterir. Örneğin, Hindistan'ın kuzey bölgelerinde çay, Nisan-Aralık ayları arasında toplanır. Yılın, özellikle ilk aylarında toplanan çayın kalitesinin diğer zamanlarda alman ürüne göre çok daha iyi olduğu bilinir.
ÇAY ÇEŞİTLERİ
Hint ve Seylan çayları: Ülkenin adının Sri Lanka olarak değişmiş olmasına karşın, tüm Dünya bu ülkenin yetiştirdiği çayı hâlâ "Seylan çayı" olarak anar. Şimdi bunların en önemlilerini sıralayalım:
Portakallı çay: Seylan'da üretilir. Hafif ve hoş bir içimi olup, daha çok süt ve limonla birlikte alınır.
Darjeeling: Gerçek bir Hint çayıdır. Koyu bir rengi, nefis bir içimi vardır. Kahvaltıların en başta gelen içeceğidir. Assam da Dar-jeeling'e çok benzeyen bir Hint çayıdır.
İngiliz çayı: Hint ve Seylan çaylarından elde edilir. Oldukça sert bir içime sahiptir.
Limonlu çay: Seylan'ın Dünyaca ünlü çaylarından biridir. Limon tadı ihtiva eder. Servis yapılırken içine dilimlenmiş limon konulur. Kesinlikle sütsüz içilmelidir.
Çin çayları ve kokulu çaylar: Siyah ve yeşil renktedir ve genellikle sütsüz ve şekersiz olarak servis yapılır. Bellibaşlılarmın adları şöyledir:
Lapsang souchong: Rengi siyahtır. Fukien bölgesinde yetişir.
Yasemin çayı: Kurutulmuş yasemin çiçekleri ihtiva eder.
Earl Gray: Portakal özü ve diğer çayların karışımından elde edilir. Dünyanın en ünlü markalarından biridir. Earl Gray'in eşsiz tadındaki sır, içindeki Çin mandalinasıdır. En iyi Earl Gray çayı, Keemun, ya da Darjeeling adlı çaylardan yapılanıdır.
ÇAY PİŞİRME YÖNTEMLERİ
Son derece basit bir iş gibi göründüğü için çoğumuz çay pişirmeyi hafife alır ve belirli metodlan olabileceğini aklımıza bile getirmeyiz. Oysa, demiyle kokusuyla damaklarımıza tad bırakan bu keyif vericinin de "nev-i şahsına münhasır" bir pişirme adabı vardır.
İşte bunlardan bazıları: İyi bir.çay pişirmede en önemli etken, bizzat bu hoş bitkinin doğru olarak seçimindedir. Mutfağmızdaki tozlu, kırık ve kötü bir çaysa, kahvaltı masasına harika bir tad götürmeniz elbetteki zordur.
Çaydanlığın da güzel çay pişirmede rolü vardır. Hatta en az çay kadar önemli olduğunu söylemek yanlış olmaz. Gerçek bir çay elde edebilmek içi kullanacağınız demliğin Çin porseleni, ya da seramik olmasında yarar vardır. Çünkü madeni kaplar, ısıyı çok çabuk kaybettikleri gibi, çaya istenmeyen bir koku da katabilirler. Uzmanların bu konudaki görüşü şöyledir: "Demliğin porselen olması, çay yapraklarının açılmasını önler. Bu da dem kalitesini yükseltir..." Eğer, çay bir bardak olarak hazırlanıyorsa, kullanılacak miktar en az bir çay kaşığı olmalıdır.
Demlik, çayı pişirmeden önce içine sıcak su konularak ısıtılıp, sonra boşaltılarak kurutulmalıdır. Demliğe yeniden sıcak su koyarken dikkat edeceğiniz husus, suyun temiz olmasıdır. Su kaynaymca çayı ilave ederek, altını kapatıp 5 dakika kadar beklemeniz yerinde olur.
Servis: Eğer tercihiniz Hint çayı ise, süt, ya da limonla birlikte servis yapabilirsiniz. Genellikle insanlar, çayın içine sütü kendileri koymaktan hoşlanırlar. Bu bakımdan önceden sormanızda yarar vardır. Ama, limonları mutlaka dilimlenmiş olarak çay tabağına koymalısınız. Bu arada, küçük bir süzgeçle, küp şekeri de çayı getirirken tepside bulundurmanızı söylemeye gerek yok tabii...
|
Çay Hakkında |
|
panelist
Aşçıbaşı
Kayıt: 08.05.2010
Mesajlar: 24 Şehir: Ankara |
Kısa URL: https://ml.md/lc51516
Gönderme Tarihi: 08.May.2010
2,283 defa indirildi / yazdırıldı
|
Kökeni en eski olan içeceklerden birisi de elbetteki çaydır. Gerek Asya'da gerek Avrupa'da ve gerekse tün. dünyada artık vazgeçilmez bir alışkanlık haline gelmiş olan çay tiryakiliği de dünyayı sarmış bir alışkanlıktır. Çay. lezzeti bakımından vazgeçilmez ve uluslararası bir üne sahip bir içecektir. Soğuk havaların iç ısıtıcı, yazın hararet kesici içeceğidir. Soğuk çay bilhassa vaz aylarında çok susayan insanların hararetini de kesmesi bakımından önemlidir. Genel olarak sabah kahvaltılarında içildiği gibi akşam cavlan da moda halinde tüm dünyayı sarmıştır. Misafirlere ikram edilen ve kahvelerin vazgeçilmez bir içkisidir. Çay. bir ağacın kurutulmuş yapraklarından başka bir şey değildir. İçinde Tein denilen maddeyi ihtiva eden biraz da uyuşturucu vasfı olan bir bitkidir. Çay içinde ayrıca süt ve yağla da karıştırılarak yemek olarak ta yenir.
|
Çay Hakkında |
|
Saadet
Türkçe Admin
Kayıt: 12.07.2005
Mesajlar: 9327 Şehir: Ankara |
Kısa URL: https://ml.md/lc97654
Gönderme Tarihi: 25.Nis.2014
1,816 defa indirildi / yazdırıldı
|
Milli Eğitim Bakanlığı
Mesleki Eğitim ve Öğretim Sisteminin Güçlendirilmesi Projesi
Ankara 2006
Latincedeki karşılığı Çin kamelyası olan bu bitki bir kamelya türüdür. Çaygiller (Theaceae) familyasına mensup olan çay bitkisi (Camellia sinensis veya Thea sinensis) genellikle çalı formunda olan bir ağaçtır.
Çay; aromalı yaprakları suda bekletilince uyarıcı bir içecek veren asya kökenli bir ağaççıktır.
İçecek olarak çay ise; çay bitkisi yapraklarının belirli aşamalardan geçtikten sonra demlenmesiyle hazırlanan içecektir.
Genel anlamda çay ise; bir kısım bitki ve meyvelerin kendilerinin ya da özlerinin, sıcak suyla demlenmesidir.
Çayın ilk tarımı Çinde başlamış ve Malezyada çeşitlenerek, Çinli keşişler ve Avrupalı tüccarlar aracılığıyla dünyaya yayılmış bir içecektir.
Latince adı, Camelia Sinensis olan çayın ana vatanı Çin olarak bilinmektedir ve ilk kültüre alındığı ülkedir. Günümüze gelinceye kadar çayın başlıca çeşitleri olan Assam ve Çin çaylarından çok sayıda melez oluşturulmuştur. Bugün yaklaşık 1500 çeşit çay vardır.
Çayın üretileceği tarım alanının iklimi ve deniz seviyesinden uzaklığı, çayın kalitesini belirliyen önemli etkenlerin başında gelir. Çay bitkisi ne kadar yüksekte yetişirse aroması da o kadar iyi olur. İyi bir çayın yetişmesi için en az 700 metre yükseklikte yetişmesi gerekir.
Deniz seviyesinden 2400 m yükseklikte yetiştirilen Seylan Çayı, üretimindeki zorluğu ve yoğun aroması nedeniyle, son derece değerlidir.
Çay bitkisi gevşek, humuslu, asitli ve alkali özellikteki toprak ile nemli iklimleri sever.
Çay yapraklarının içeriğinde % 14 oranında kafein, % 1024 oranında tanen, az miktarda uçucu yağ bulunur. Çayın en önemli özelliği tamamen doğal bir ürün olması ve hiç bir yapay renklendirici, koruyucu ve kokulandırıcı içermemesidir. Vücudun su dengesinin korunmasında önemli bir rol oynar.
İçine başka maddelerin karıştırılmadığı şartlarda, bir fincan çay yaklaşık dört kalori ve B vitamini kompleksleri ihtiva eder. Çayın uyarıcı etkisini kafein, buruk tadını ve rengini tanen, kokusunu ise uçucu yağlar verir. Çay 25 çeşit aminoasit içermektedir. Tein bu aminoasitler arasında en çok bulunan ve toplam aminoasitlerin %50sinden fazlasını içeren bir maddedir. Çayda bulunan 28 elementin çoğu insan sağlığına gereklidir.
Sadece üst körpe yaprakların kullanıldığı çay imalatında tam yetişkin bir bitkiden 70 gram kadar kuru çay elde edilebilir. İyi bakım şartlarında bir çay bitkisinin üretkenliği 40 yıl kadar sürebilir. Günümüzde ulaşılan boyutlarda, uluslar arası çay ticaretinin % 98 i siyah çay (mayalanmış) ve % 2si yeşilçay (mayalanmamış) olup, yeşilçay daha çok uzak doğu ülkelerinin (Japonya, Çin ve Tayvan) geleneksel çay törenlerinde kullanılmaktadır. Ancak son yıllarda yeşilçay tüketimi diğer ülkelerdede hızla yayılmaktadır.
Aralarında Türkiye'nin de bulunduğu 40 kadar ülkede çay tarımı yapılmaktadır. Şu anda dünyanın en önemli çay üreticisi ülkeler arasında Hindistan, Çin, Srilanka (Seylan), Türkiye, Kenya, Vietnam Japonya gibi ülkeler yer almaktadır. Bu üretimi yapan ülkeler arasında Çin birinci sırada olup Türkiye bu sıralama içerisinde yedinci sırada yer almaktadır.
Toplanan bu yaprakların taze ve körpe olması şarttır. Kart, sert ve kör yapraklarda ise çayda kaliteyi yaratan bu elementlerin miktarı düşüktür. Fazla büyütülerek sertleşmiş ve kartlaşmış yapraklarda özsu azdır. Yüzlerce yıl içerisinde gelişen teknolojilere paralel olarak çayı mekanik yollarla toplamaya yönelik aletler icat edilmiştir (Japonya). Ancak kaliteli çay elle toplamayla gerçekleştirilir. Bunu da çoğunlukla kadınlar yapar. Toplayıcı kadınlar çayın kalitesinde anahtar rol oynarlar. Dünya çaycıları arasında bir sembol olan two leaves, a bud terimi, iki yaprak ve bir tepe tomurcuğundan oluşan çay ürününü tarif eder. En iyi çaylar da bundan çıkar.
Toplanan bu yapraklar bardaklarımıza siyah çay olarak gelene kadar sırasıyla toplam 6 aşamadan geçerler.
Toplama: Bahçelerde toplanan çay yapraklarının bekletilmeden en kısa sürede fabrikalara ulaştırılması gerekir.
Soldurma: Soldurma işlemiyle yaprağın doğal neminin % 30u alınır. Böylece yaprak yumuşar ve kayganlaşır.
Kıvırma: Soldurmadan sonra çay kıvırmaya geçmeye uygun hale gelir. Kıvırma işlemi sonrasında çaya meyvemsi kokusunu veren eterik yağlar oluşur. Kıvrılan çaylar bir makinede ufalanır.
Mayalama: Kıvırma işleminin ardından mayalama işlemine geçilir. Mayalama aşaması çok önemlidir. Çünkü çayın kalitesini belirleyen kimyasal değişiklikler mayalandırma aşamasında olur.
Kurutma: Çay bu aşamada kurutma işlemine alınır.
Tasnif ve ambalajlama: Tasnif, fırından çıkan kuru çayların önceden belirlenen standart elek tellerinden geçirilmek suretiyle incelik, kalınlık ve kalitelerine göre ayrılma işlemidir. Kalitesine göre çaylar ayırılır ve paketleme işlemi yapılarak satışa hazır hale getirilir.
Kuru çay üretimi açısından bakıldığı zaman Hindistan, Çin, Srilanka, Kenya, Türkiye ilk beş sırayı almaktadır. Bu sıralamada Hindistan birinci, Türkiye ise beşinci sırayı almıştır.
Kuru çay üretimi 2004 yılında Türkiye de 205 bin ton olarak tesbit edilmiştir.
|
Bir Bardak Çayın Kısa Tarihi |
|
Saadet
Türkçe Admin
Kayıt: 12.07.2005
Mesajlar: 9327 Şehir: Ankara |
Kısa URL: https://ml.md/lc97657
Gönderme Tarihi: 25.Nis.2014
1,744 defa indirildi / yazdırıldı
|
Dr. Mustafa Duman
Günümüzde çay, dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecektir. Çinde çay, milattan önce 2737 yılından beri bilinmektedir. Efsanelerle karışık anlatımlarda yer aldığına göre: Çin imparatoru Shen Nong, bir ilkbahar günü sarayının bahçesinde, bir ağacın altında oturup içme suyunu kaynattırırken ağaçtan bir yaprak bu suyun içine düşer ve ortalığı hoş bir koku kaplar. İşte ilk yeşil çay böylece demlenmiş olur ve imparator bu içecekten çok hoşlanır. Bundan sonra kurutulup işlenmiş çay yapraklarıyla yapılan bu içecek önce Çinde, sonra Japonyada kullanılır, daha sonra da bütün dünyaya yayılır. Çayın efsanesinin sonradan uydurulduğu bellidir. Gerçek olan birşey varsa o da çayın Çinde çok eskiden beri bilindiğidir.
Çayın anavatanı Yukarı Birmanya, Güney Doğu Çin ve Orta Vietnam arasında kalan bölgedir. Çay hakkında en eski tarihi bilgiye bir Arap seyahatnamesinde rastlıyoruz. Bu seyahatnamede yazdığına göre, 879 yılında Kanton şehri gelirleri arasında çay ve tuzdan alınan vergiler de vardır. Daha sonra Marko Polo ve diğer gezginler de çaydan söz etmişlerdir.
Çay milattan sonra 6. yüzyıldan itibaren Çinde çok geniş bir kullanım alanı bulmuş, 10. yüzyılda ise Çinin milli içkisi haline gelmiştir. Çay, Japonyaya ise 8. yüzyılda getirilmiş ve 12. yüzyıldan sonra yaygın bir şekilde kullanılmıştır. Japonyada çay kültürü çok üstün bir düzeye çıkmış, evlerde çay odaları düzenlenmiş, çay hazırlama ve ikram etme konularındaki ayrıntıları bilen ve uygulayan çay üstadları yetişmiştir. Zamanla Japonyada çay seremonilerini içeren ve çayı kutsayan bir çayilik akımı ortaya çıkmıştır. Ça-no-yu denilen çay törenleri ve ritüelleri 15. yüzyılda, Sen Rikyu tarafından geliştirilmiştir. Japon çay kültürünün dünyaya tanıtılması Okakuro Kakuzonun Çaynâme adlı eseri aracılığıyla sağlanmıştır. Bu eserin ilk baskısı 1906 yılında, İngilizce olarak yapılmıştır.
Seyahatnameler aracılığı ile çayı duyan Avrupalılar 17. yüzyılın başından itibaren çayla tanışmışlardır. Çay, önce Felemenk vapurları ile 1610 yılından itibaren Hollandaya getirilir, Fransa, 1636 yılında, Rusya, 1638 yılında, İngiltere ise 1656 yılında çayı ithal ederler ve kullanmaya başlarlar. Çayın Avrupaya girişi bağnaz Hristiyan din adamlarının pek hoşuna gitmez. Çayın ve çayevlerinin Hristiyanlığa zararlı olduğunu ileri sürerler. Bu tepkiler özellikle İngilterede yankı bulur ve 1675 yılında İngiliz Kralı tarafından kahvehaneler kapatılır, çay içilmesi yasaklanır. Fakat bu yasak uzun sürmez ve gene krallık tarafından kaldırılır.
Çayın İpek yolu güzergâhından Çinden Osmanlı ülkesine ulaşması Avrupaya ulaşmasından erkek olmuş ise de biz bu maceranın giriş kısmına ait belgelere sahip deyiliz. Ancak Evliya Çelebi Seyahatnamesinde - 17. yüzyılın başlarında kaleme alınmıştır- çay konusunda bilgiler vardır. Daha sonra, 1777 tarihli bir attariye defterinde ve 1816 tarihli bir gümrük defterinde çay kayıtlarına rastlamaktayız.
Türkiyede çay üretimi 1878 yılında, Japonyadan getirilen çay tohumları ile başlamışsa da sembolik düzeyde kalmıştır. Çay üretimi konusunda ciddi çalışmalar Cumhuriyetimizin kuruluşundan sonra hız kazandı ve Önce başvekil ve sonra cumhurbaşkanı olarak İsmet İnönünün direktifleri ve Zihni Derin, Hulusi Karadeniz gibi idealist kişilerin gayretleriyle 1930lu yılların sonunda başarılmış, Rize vilayetimiz ve komşusu olan Trabzon, Artvin vilayetlerimizin bazı yerlerinde çay üretimi başlamıştır. İlk çay fabrikamız 1947 yılında, Rizede işletmeye açılmıştır. Devlet kuruluşu olan Çaykurun yanısıra bugün özel sektör de çay üretiminde ve işlenmesinde yer almıştır. Günümüzde, Türkiyedeki çay fabrika ve atölyelerinin sayısı 230u bulmaktadır. Türkiye çay üretiminde dünyanın sayılı ülkeleri arasında yer almıştır. Kişi başına çay tüketiminde ise Türkiye, Kuzey İrlanda ve İngilterenin arkasından dünyada 3. sıradadır. Türkler çayı çok sevdiler. Türkiyede zengin bir çay kültürü oluştu. Çay türkülerimize, destanlarımıza, bilmecelerimize, deyimlerimize, şiirlerimize, hikâyelerimize girdi. Yabancı bir gazetecinin belirttiğine göre, günlük işlerimiz ince bel bardaklarda içilen çaylardan sonra başlar olmuştur.
Türk çayının tarımında inzektisit yani böcek öldürücü ilaç kullanılmamaktadır. Bu durum Türk çayının değerini yükselttiği, onu organik tarım ürününe yaklaştırdığı için önemlidir. Çay tarımında böcek öldürücü ilaç kullanılmaması, çevre sağlığı açısından da bir kazanımdır. Uzmanların belirttiklerine göre, tarımda böcek öldürücü kimyasal maddeler kullanılması toprakta, havada ve sularda kısacası doğal çevrede bulunan yararlı böcek ve mikroorganizmaların yok olmasına yol açarak doğadaki yaşam zincirinin kopmasına yol açıyor. Ayrıca bu zehirli maddeler, tarım ürünleri ve sularla alındığında insan ve diğer canlılara zarar vermektedirler.
Sözlü ve yazılı kültürümüzde çay konusu geniş bir yer tutar. Örneğin bir tekerlemede şöyle denir:
Çayı icad etti bir pir
Sabaha iki akşama bir.
Gene bu konuda denir ki:
Ehlikeyif olana
Üçtür çayda kaide
Derde derman sorana
Dördü beşi faide.
Eskiler çay için:
Es sohbet ü bila çay
Kes semai bila ay,
Yani çaysız sohbet aysız gökyüzü gibidir, derlerdi. Bugün de öyle değil mi? Çaylı sohbetleriniz bol olsun.
|
Çay Hakkında |
|
Saadet
Türkçe Admin
Kayıt: 12.07.2005
Mesajlar: 9327 Şehir: Ankara |
Kısa URL: https://ml.md/lc97658
Gönderme Tarihi: 25.Nis.2014
1,724 defa indirildi / yazdırıldı
|
Kiler Magazin
ÇAY, BÜTÜN DÜNYADA SUDAN SONRA EN ÇOK TÜKETİLEN İÇECEK ANAVATANI ÇİN'DE, ÇAY ÖZEL BİR TÖRENLE İÇİLİR. İNGİLTERE'DE GELENEKSEL 'BEŞ ÇAYI' YAYGINDIR. TÜRK USULÜ ÇAY DEYİNCE İSE AKLA İNCE BELLİ BARDAK GELİR. ÇAY KÜLTÜRLERE GÖRE FARKLI BİÇİMLERDE DEMLENSE, FARKLI SEREMONİLERLE İÇİLSE DE SAĞLIĞA YARARLARI TARTIŞMASIZ... ÜSTELİK ARAŞTIRMALAR HER GEÇEN GÜN ÇAYIN YENİ BİR MUCİZESİNİ ORTAYA ÇIKARIYOR.
Çay, çalıgillerden bir bitki. Yaprakları kaynatılarak elde edilen içeceğe de aynı adı veriyoruz. Çay çalısının Latince adı Camellia Sinensis. Çay, çalının yapraklarının fermantasyonu, ısıtılması ve kurutulmasıyla elde ediliyor. Ülkemizde çay, Doğu Karadeniz Bölgesi'nde, özellikle de Rize'de üretiliyor. Çay; tein, kafein, teofilin ve antioksidanlar için doğal bir kaynak olmakla birlikte karbonhidrat, protein ve yağ içermiyor. Bu özelliğiyle de vücudun su dengesini koruyor.
YEŞİL Mİ, SİYAH MI?
Yeşil çay, siyah çayla aynı bitkiden, Camellia Sinen-sis'ten elde ediliyor. Aralarındaki tek fark, işleme tekniğinden kaynaklanıyor. Yeşil çay yaprakları, siyah çaya göre çok daha az işlem gördüğü için yeşil çay bitkisinin yaprakları, taze ve yeşil rengini kaybetmiyor. Siyah çay ise geçtiği işlemlerden ötürü oksidasyona maruz kalırken, yeşil çay buharla ısıtılıyor. Böylece enzimlerinin ayrılması ile parçalanmıyor ve polifenolik (antioksidan) maddelerinin azalmasına karşın korunmuş oluyor. Bu nedenle sağlığa yararları siyah çaya göre çok daha yüksek.
Çayın bilinen yararlarını şöyle sıralamak mümkün:
KANSER SAVAŞÇISI
Araştırmalar, hem yeşil hem de siyah çayın kanser riskini, özellikle akciğer, bağırsak ve cilt kanserlerini azaltabileceğini gösteriyor. Siyah çayın bileşenlerinin antioksidan etkisi nedeniyle kanser yapıcı hücrelerin oluşmasını engelleyebileceği düşünülüyor. Çay, genetik özellikleri belirleyen DNA'yı kontrol altında tutuyor. Bu da genlerin bozularak kanserli hücrelere dönüşmesini önlüyor. Çünkü DNA doğru bir şekilde kopyalanmadığında, yanlış ve bozuk DNA elde ediliyor, bu da çeşitli kanserlere neden oluyor. Çayın, flavinoid denilen antioksidanlar açısından zengin olduğu, bunun da kanseri önlediği öteden beri biliniyor.
GÜÇLÜ DAMARLAR
Çay, vücutta oluşan zararlı atık ve zehirli maddeleri azaltıyor ve yok ediyor. Bu olumlu etki, çaydaki P vitamini diye adlandırılan antioksidan özellikli fenolik bileşiklerden kaynaklanıyor. Çaya rengini veren fenolik bileşikler, damar çeperlerini güçlendiriyor. Böylece, damar çeperlerinin yırtılması sonucu meydana gelebilecek, başta beyin kanaması olmak üzere her türlü kanama riskini azaltıyor. Kolesterolü düşürme özelliğiyle de kalp dostu olarak biliniyor.
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRİYOR
Araştırmalar, çayın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini, her gün beş fincan siyah çay içenlerin vücudunun hastalıklara karşı daha dirençli olduğunu ortaya koyuyor. ABD'li araştırmacılar, çayın içindeki bazı bakterilerde, tümör hücrelerinde, parazit ve mantarlarda bulunan kimyasallar olduğunu belirledi, Çay içildiğinde bu kimyasallarla karşılaşan insan vücudunun, savunma sistemini geliştirdiği öngörülüyor.
ÇAY UYANIK TUTUYOR
Çaydaki kafein, konsantrasyonu, uyanık olmayı artırıyor, tat ve koku alma duyularını güçlendiriyor. Ayrıca, hazım sağlayan sıvıları, böbrek ve karaciğer de dahil olmak üzere metabolizmayı uyararak toksinlerin ve diğer istenmeyen maddelerin vücuttan atılmasına yardımcı oluyor. Çaya özel tennin maddesi, beynin alfa dalgaları yaymasını kolaylaştırıyor. Bu dalgalar, uyuşukluk yapmadan dinlenme sağlıyor. Sinir sistemi üzerinde uyarıcı etkisi olduğu için doğal bir zihin açıcı sayılıyor.
ALZHEIMER ÇAYDAN UZAK DURSUN
Yeşil ve siyah çay, bunama ve alzheimer gibi hastalıklara yol açan enzimlerin beyindeki faaliyetini durduran özelliklere sahip. Bulgulara göre çay, özellikle bunama ile mücadele için geliştirilen ilaçlarla benzer etkiyi yapıyor. Beyinde 'asetilkolin' adlı kimyasalın azalması sonucu ortaya çıkan alzheimer hastalığı, hem yeşil hem de siyah çayın bu kimyasalı devre dışı bırakan bir enzimin faaliyetlerini durdurmasına yardımcı olduğu yapılan araştırmalarla belirlendi.
SAĞLIKLI DİŞLER:
Çay, doğal florür içerdiği için, diş minesini kuvvetlendiriyor ve ağızdaki bakterileri kontrol altında tutarak plak oluşumunun azalmasına yardımcı oluyor. Böylece dişeti hastalıklarına karşı koruma oluşturuyor.
VE DİĞERLERİ...
Böbreklerin düzenli çalışmasına yardımcı olan çay, aynı zamanda içerdiği teobromin ve teofilin maddeleri ile idrar söktürücü özelliğe sahip. İçerdiği mineral maddeler nedeniyle vücuttaki mineral madde dengesinin kurulmasında sudan çok daha etkili olduğu biliniyor. Çay banyoları, sıcak çay emdirilmiş temiz tülbent veya pamukla yapılan kompres ve pansumanlar, göz ve ciltteki yüzeysel rahatsızlıkları gideriyor, ağrıları dindiriyor. Siyah çayın dişte çürümelere yol açan bakterilerin üremesini engelleyebildiği ve diş yüzeyinde meydana gelen plakaları ve asit oluşumunu azalttığı biliniyor. Ayrıca içeriğindeki polifenolin, ağızda kokuya yol açan bakterilerin oluşumunu engelliyor.
NOTLAR:
Çay kelimesinin kökeni, anavatanı Çin'e dayanır. Mandarin lehçesinde-ki ç'a ve Amoy lehçesindeki t'e çayın iki farklı söyleniş şeklidir.
Dünyada önde gelen çay üretici ülkeleri Hindistan, Sri Lanka, Çin, Türkiye, Kenya, Endonezya, Malavi ve Vietnam'dır.
Çayın ilk yudumlanışı çok eskilere, MÖ 2737 yılına, Çin imparatorluğuna kadar dayanır. Efsaneye göre Çin'in ilk imparatorlarından Shen Yung, çay bitkisinin tesadüfen sıcak suya düşmesine şahit olur. imparator, işte bu keşifle birlikte çayın büyüsüne kapılır ve yine efsaneye göre yedi yıl boyunca o bölgede kalarak sürekli çay içer.
|
Çay Hakkında |
|
Saadet
Türkçe Admin
Kayıt: 12.07.2005
Mesajlar: 9327 Şehir: Ankara |
Kısa URL: https://ml.md/lc97659
Gönderme Tarihi: 25.Nis.2014
1,632 defa indirildi / yazdırıldı
|
İyi çayların yetiştirildiği yerler, Japonya, Çin, Hindistan ve Brezilya'dır. Bu ülkelerden başka, her ülkede iyi ve orta çaylarda yetiştirilir. Genellikle, kurutulmuş yaprakların haşlanması ile ellde edilir. özellikle, ün yapmış yeşil çaylar, Seylan, Şukîang, Tussam çaylarıdır.
Çiyah çaylar, yani renkleri koyu olanlar, Seylan, Suşong, Pakao çayları pişirilirken harman yapılmalıdır.
İyi bir çayın yapılmasında cilalanmış toprak bir çaydanlık veya çatlaksız porsolen metal, emaye çaydanlık kullanılmalıdır. Çaydanlıkta, iyi su kaynatılır. Bu sudan demlik içine bir bardak konarak bütün delikleri kapatılır. Demliği ısıtmak ve ıslatmak için suyu sağa sola oynatarak çaydanlık üzerinde bir dakika bekletmeli, suyu dökmeli. Sıcaklığını muhafaza eden demlik içine kişi başına bir kahve kaşığı konarak çayı hemen örtecek kadar kaynar suyu üzerine dökmeli. Demliğin, ağzını kapatıp, 5 dakika çayı haşlamaya bırakmalı. Ve arzu edildiği koyulukta bardaklara kaynar su ilâve edilerek açıklık, koyuluk derecelerine göre servis edilmelidir. Uzun zaman kaynamış su içinde bırakılan çay iyi sonuç vermez. Tazeliğini kaybeder ve tadı acı olur.
|
Çay Hakkında |
|
Doctor
English Admin
Kayıt: 15.01.2007
Mesajlar: 2416 Şehir: KKTC |
Kısa URL: https://ml.md/lc163162
Gönderme Tarihi: 19.Şub.2022
243 defa indirildi / yazdırıldı
|
Çiçek açan bir bitki olan çay, tropikal iklimleri sever. Kenarları dişli, uzun ve sivri uçlu, derimsi yapılı, kısa saplı ve almaşık dizili yaprakları vardır. Güzel kokulu ve beyaz renkli çiçekleri olan çay bitkisi doğada büyümeye bırakıldığında zamanla ağaç görünümüne bürünür ve uzun ömürlüdür.
Türkiye'de çay genellikle Doğu Karadeniz'de ve Rize ili sınırlarında yetişmektedir. İlk önce onu oraya Muğlalı ziraat mühendisi Zihni Derin ile Rizeli avukat Hulûsi Karadeniz 1920’lerde Rusya’dan ilk çay fidelerini getirdiler.
2004 yılında Türkiye 205.500 tonluk (dünyanın toplam çay üretiminin %6,4) çay üretimi ile dünya üzerindeki en büyük çay pazarlarından biri olmuştur. Ayrıca, 2004'te Türkiye kişi başına 2,5 kg'lık çay tüketimi ile dünya birincisi olmuş, onu kişi başına 2,1 kg ile İngiltere izlemiştir.
|
Çayın Tarihçesi |
|
gül
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 08.08.2007
Mesajlar: 10638 Şehir: izmit |
Kısa URL: https://ml.md/lc168001
Gönderme Tarihi: 19.Ekm.2022
263 defa indirildi / yazdırıldı
|
https://www.sabah.com.tr
Avrupa'da 13. yüzyıldan bu yana keyif maddesi olarak bilinen çay, eskiden olduğu gibi günümüzde de misafirleri en zarif biçimde ağırlama görevini sürdürüyor. Çayın çıkış noktasını araştırırken, dünyaca bilinen iki efsaneyle karşılaşıyoruz; biri Japon diğeri Çin kökenli.
Çinliler bu içeceği İ.Ö 2737 yılında keşfetmişlerdir. Efsaneye göre Çin İmparatoru Shen Nong, bahçesinde yabanıl bir çay ağacının altında otururken, kaynayan içme suyuna ağaçtan birkaç çay yaprağı düşüverir. Bu şekilde keşfedilen çay, Çin'de o gün bugündür içilen çaydır. Çayın anavatanı Çin olduğu halde, çay tarihi en iyi Japonya'da belgelenmiş. 6. yüzyılın sonlarında çayın, Tibet, Kore ve Japonya'ya girdiği tahmin edilmekte.
700 yıl boyunca Zen keşişlerinin keyifle içtiği çay, ancak 13. yüzyılda geniş halk kitlelerinin içeceği haline gelmiş. 1650 yılında Hollandalılar batıya yaptıkları yolculuklarda çayla tanışmış. Peter Stuyvesant ilk çayı Amerika'ya; o günlerde Hollanda kolonisi olan bugünkü New York'a getirmiş. 19. yüzyıla gelindiğinde ise tüm Kuzey Denizi civarı artık çayı tanıyormuş; özellikle de Hollandalı, İngiliz ve Kuzey Alman burjuvalar demlenen yapraklara düşkünlükleriyle anılmışlar.
Çay, edebiyatta pek çok yazara ilham vermiştir ya da zaman zaman onların yapıtlarında anlamlı anları simgelemiştir. Tutkulu çay tiryakileri olan Henry James ve Rainer Maria Rilke örneğinde olduğu gibi... Henry James, ağzına kadar doldurduğu çay fincanında hep kendi yüzünü seyreder, Rilke ise bir fincandan fazla çay içmez, ama dumanı tüten çayı ilgiyle gözlemlermiş. Melankolik bir kişi olarak tanınan Nietzshe de 'Neden bu kadar akıllıyım' başlıklı yazısında çay tutkusundan şöyle söz eder: "Çay yalnız sabahları yarar; az, ama koyu olmamalı: Gerekenden bir damlacık açık olsa, çok dokunur, bütün gün kırıklık yapar."
Japon çay seremonisinin gerçek ruhu sakinlik, alçak gönüllülük ve zarafete dayanır. Çay töreni bir çay evinde; 'cha-shitsu'da gerçekleşiyor. Usta hazır olduğunda birbirlerini sessizce selamlıyor ve bir su teknesinde ağızlarını ve ellerini yıkayıp loş ışıklı çay evinin alçak kapısından eğilerek içeriye giriyorlar. Ev sahibi misafirlerin yanında yalnızca dizleri üzerinde hareket edebiliyor.
Çay ustası, çay kutusunu ve kepçeyi, mor bir bezle simgesel olarak silip bir tastaki kaynar suyu süzgeçten çay kasesine döküyor. Bambu fırçayla çay kasesini simgesel olarak temizleyip suyu daha küçük bir kaba döküyor. Ardından ince uzun bir kaşıkla kutudan toz çayı alıp kaseye koyuyor. Çay ustası toz çayın üzerine kaynar suyu döküyor ve açık yeşil köpüklü içeceği küçük fırçayla çırpıyor. Her misafir bir yudum alıp çay mendiliyle kenarını sildiği kaseyi hafifçe eğilerek yanındakine uzatıyor. Çay ustası evinin kapısını açtığında çay töreni sona eriyor.
Hintliler ise çaylarını süt ve şekerle içer, Kuzey Afrikalılar yeşil çayı taze naneyle lezzetlendirir; Çinliler ise çaylarını içine hiçbir şey eklemeden içer.
|
Çay Hakkında |
|
Somuncu
Türkçe Admin
Kayıt: 25.05.2007
Mesajlar: 5856 Şehir: Ankara |
Kısa URL: https://ml.md/lc173278
Gönderme Tarihi: 17.Tem.2023
127 defa indirildi / yazdırıldı
|
Çay, kendine has özellikleri olan bir bitki. Kahve kadar ünlü ve popüler bir kültür simgesi olmasa da hemen her yerde, her saatte ve bardaklarca çay içilir. Özellikle de Türkiye'de... İlk kez Çin'de ortaya çıkan çayın tarihi M.Ö. III. yüzyıla dayanır. Rivayete göre, M.Ö. 2700'lerde İmparator Shenn Nung bir çay ağacının altında oturur. Bu sırada elindeki sıcak su dolu kâseye birkaç yaprak çay yaprağı düşer. Düşen yaprakların suya verdiği renk ve tat imparatorun hoşuna gider. Shenn Nung'un bunu içip şifa bulmasının üzerine çay, şifa bulmak amacıyla ilaç olarak kullanılmaya başlanır. Başlangıçta tedavi amacıyla kullanılan çay, Çin'de ticaretin gelişmeye başlamasıyla ticari bir unsur haline gelir. M.S. VIII. yüzyılda Çin kültürünü incelemeye gelen Japon rahipler burada çayla tanışır ve bu mucizevi bitkiyi ülkelerine de götürürler. Böylece Japonya'ya gelen çay, Japon halkı tarafından da sevilir. Hatta önemli protokol toplantılarında çay seremonisi bile yapılmaya başlanır. Japonya'dan Hindistan ve İran'a yayılan çayın Avrupa topraklarına gelmesi ise ancak XVII. yüzyılda mümkün olur. Hollanda, Fransa, İspanya ve İngiltere çayla tanışan ilk Avrupa ülkeleri olurken; Rusya ise Çin'den gelen ticaret kervanlarıyla aynı dönemlerde çayla tanışır. Böylece XVIII. yüzyıla gelindiğinde çok sayıda millet çayla tanışmıştır arttık... Çayı ilk içen Türk'ün Hoca Ahmet Yesevi'nin olduğu birçok kaynakta bildirilmekle beraber, Türklerin çay ile tanışması ise XIX. yüzyılda mümkün olur... 1879 yılında, Basra Valiliği'nde bulunmuş Hacı Mehmet İzzet Efendi yayımladığı 'Çay Risalesi' adlı eserde, çayın faydalarından bahseder ve sıklıkla tüketilmesini tavsiye eder. II. Abdülhamit döneminde ilk kez çay zirai bir ürün olarak düşünülür. 1894 yılında, Orman, Madenler ve Tarım Bakanlığı'ndan dönemin sadrazamına bir belge yazılır. Belgede çayın ticari değerinin yanı sıra şifa kaynağı olduğu belirtilerek, tarımının yapılması amacıyla 'uygundur' onayı istenir. Konuyla ilgili onayın kısa süre içinde çıkmasıyla beraber Japonya'dan tohum tedarik edilir. Çayın ekimi ile ilgili ilk girişimler Bursa'da gerçekleşir, ancak ekolojik koşulların elverişsizliği sebebiyle bu girişimler başarısızlıkla sonuçlanır. Dünyada en çok çay tüketen ülkeler arasında Türkiye'nin de yer aldığını unutmadan altını çizelim. 1900'lü yıllara kadar çayı tanımayan ve tam bir 'kahve tiryakisi' olan Türkiye'de bugün çay, sudan sonra en sık tüketilen içecek haline gelmiş durumdadır. Türkiye'de en çok çay üretilen il Rize'dir.
|
|
Çay Hakkında Tarifleri Diğer Konular
|
|