|
|
Soğan |
|
kıtır
Şef Aşçıbaşı
Kayıt: 26.01.2010
Mesajlar: 34 Şehir: Antakya |
Kısa URL: https://ml.md/lc46660
Gönderme Tarihi: 26.Oca.2010
1,924 defa indirildi / yazdırıldı
|
Ender Demirci
Grip ve üst solunum yolları enfeksiyonları artan, kış günlerinde hasta olmamak için beslenmemizde, vücut direncini artırıcı gıdalar, özellikle de A ve C vitamini yönünden zengin olan sebze ve meyvelere daha çok yer vermemiz gerekiyor. Listenin ilk sıralarında da, doğal bir antibiyotik olan soğan var. Soğan, A, B ve C vitaminleri içeriyor. Potasyum, magnezyum, kalsiyum, sodyum, iyot, fosfor ve kükürt mineralleri bakımından çok zengin. Bu özellikleri nedeniyle vücut direncini artırıyor. Çiğ olarak tuzlanarak ya da salatalara katılarak yenildiğinde, sağlık üzerindeki olumlu etkisi kuvvetleniyor. Ancak bu yol, midesi hassas olanlara önerilmiyor. Mideniz hassassa, soğanı pişmiş olarak yemelisiniz. Ama endişe etmeyin, çünkü soğan pişirildiğinde de besin değerini, içerdiği vitaminleri çok iyi koruyor.
Soğan, kansere karşı önemli bir koruma sağlayan antioksidan etkili quarcetin açısından en zengin besinlerden... Enfeksiyonlardan koruma gücü de olan soğan bağırsak sistemini güçlendiriyor.
C vitamini yönünden zengin bir sebze olan soğanın içeriğindeki ana maddelerden biri de glukokinin. Glukokinin, kandaki şeker oranını düşürüyor. Bu nedenle de şeker hastaları için vazgeçilmez bir besin olan soğan, yüksek tansiyonun düşmesine de yardım ediyor.
Soğan, soğuk algınlığı, grip, astım ve bronşit için de faydalı... Ayrıca kandaki toksinleri de arındırıyor.
|
Soğan |
|
Erdim
Aşçı
Kayıt: 02.08.2014
Mesajlar: 18 Şehir: Denizli |
Kısa URL: https://ml.md/lc100411
Gönderme Tarihi: 03.Ağu.2014
1,560 defa indirildi / yazdırıldı
|
Metin Okutan
Eğer mutfaklarda gözyaşları sel olup akıyorsa bunun sebebi bilin ki soğandır. Her bir katı incecik, şeffaf bir "şal" ile sarılıp sarmalanan soğanın anavatanı konusunda "rivayetler muhtelif."
Bazı bilim adamları soğan Asyalıdır derken, diğer bir kesim ise dünyaya Eski Mısır'dan yayıldığını öne sürüyor. Birinci gruptakiler günümüzden 5000 yıl önce Çin'in batısından ilkin Hindistan'a sonra Mısır'a, Anadolu'ya daha sonra ise Avrupa'ya gitti derken ikinci grup ise Eski Mısır'dan Yunanistan'a ve Akdeniz ülkelerine giderek tüm kıtaya yayıldığı kanaatindeler.
Hangisi doğru olursa olsun ortada severek tüketilen bir soğan gerçeği var.Eski Mısır'dan günümüze ulaşan belgeler göre, soğanın bol miktarda tüketildiğini anlıyoruz. Öyle ki piramitlerin yapımında çalışan işçiler soğanla besleniyor çünkü onun güç verdiğine inanılıyor.
HER KÜLTÜRDE MEVCUT
Büyük İskender ordusunun dayanıklılığını artırmak için soğan yemelerini emretmiş.Antik Yunan'da atletler bol miktarda soğan yermiş çünkü, tansiyonu dengelediği inancı varmış.
Çin tıpcıları soğanı, faranjit, öksürük, bakteri kaynaklı enfeksiyonlar ve nefes alma problemlerini tedavi etmede kullanmışlar.
Ünlü Kaptan James Cook, 18. yüzyılda Pasifik Okyanusunun uzak bölgelerine yaptığı yolculuklarda soğanı, C vitamini eksikliğinden kaynaklanan iskorbüt hastalığına karşı, gemi çalışanlarına bol bol yedirirmiş.
2. Dünya savaşı sırasında ise Rus Askerleri soğanı savaş yaralarına karşı antiseptik olarak kullanmışlar. Anlayacağınız soğanın yararları saymakla da yazmakla da bitmiyor. Meselâ A, B ve özellikle de bol miktarda C vitamini içeriyor. Kalp ve prostat bozukluğu, sinir zafiyeti hastalıklarına karşı yararlı olduğu söylendiği gibi fosfor, iyot, silis, kükürt açısından zengin olması, antibiyotik vazifesi gören esansların varlığı uzman görüşü olarak karşımıza çıkıyor.
Aynı zamanda soğan güçlü bir antioksidan. Fakat bu özelliği kırmızı soğanda daha çok. Buradan bir uyarı da şeker hastalarına ve kan inceltici ilâç kullananlara yapalım: Sizler soğan tüketimi konusunda mutlaka doktorunuza danışmanız gerekiyor.
Yemeklerin renkli garnitürü:
Yemekler soğansız kaynamıyor, salatalar onsuz sofralara gelemiyor. Zeytinyağlı bir yemek ya da bir papaz yahni soğansız hayal edilemez bile. Mutfağımızdaki yeri öyle sağlamdır ki hiçbir kuvvet onu sarsamıyor. Çok güzel dolması olur. Soyulan kuru soğanlar üstten alta doğru bir bıçak darbesiyle çizildikten sonra yumuşayıncaya kadar haşlanıyor.
Sonra kat kat ayrılıyor ve içine pirinçle kıymadan harç konularak sarılıp pişiriliyor. Biraz da fırınlanırsa yemeye doyum olmuyor. Çömleğe konulup biraz su ve kıymayla, kara fırında saatlerce ağır ağır pişirilen arpacık soğandan yapılan "sogan gallesi"nin lezzetini anlatmak çok zor. Sevdiğiniz baharatlarla "harmanladığınız" piyazlık doğranmış soğan, başka hiçbir "desteğe" ihtiyaç hissettirmeyen müthiş lezzetli bir salata olarak gönül tahtınıza kuruluverir. Yanında bir de ızgara köfte varsa dokunmayın keyfinize...
MUTFAK SOĞANLA GÜZELDİR
İncecik kıyılmış maydanozlu bir soğan olmadan "arnavut ciğeri" ne dönüp bakan var mıdır, soğansız bir piyazın tadı-tuzu olamaz. Yani Türk mutfağının soğana olan sevdası bizim sevdamızdır. Bu sevda vazgeçilmezdir, vazgeçilmesi teklif dahi edilemeyen, yazılmamış bir anayasa maddesi gibidir. Lüfer ızgaranın yanına kondurulan bir dilim kırmızı soğan, kat kat güzelliğiyle yenmese bile, endamlı, asil bir şıklıktır. Şifa kaynağı soğan suyuna yatırılan etler, sertliğinden hemen taviz vererek yumuşayıverir. Özetle, "mutfak soğanla güzeldir."
PADİŞAH İÇİN YAPILIRDI
Soğanı taze ve kuru olarak tüketiyor ve çok seviyoruz. Sevmediğimiz ise haklı olarak kokusu. Soğan yedikten sonra toplum içine karışmak, kokusuyla etrafa verdiği rahatsızlık cidden dayanılır gibi değil oysa bu kokuyu birkaç sap maydonoz çiğneyerek bertaraf etmek çok kolay. Gelelim mutfağımıza...
En saltanatlı sebzelerden biridir. Daha önce hatırlarsanız yumurta bahsinde anlatmıştık. Uzun uzun kavrulan soğanla yapılan ve "yumurta-yı hümayun" da denilen soğanlı yumurta yapımı, saraya alınacak aşçılar için önemli bir imtihan. Çünkü, Osmanlı Padişahları bu yemeğin tutkunu
|
Soğan Hakkında |
|
Somuncu
Türkçe Admin
Kayıt: 25.05.2007
Mesajlar: 5856 Şehir: Ankara |
Kısa URL: https://ml.md/lc173378
Gönderme Tarihi: 23.Tem.2023
200 defa indirildi / yazdırıldı
|
Orta Asya'da, günümüz İran ve Pakistan'da ortaya çıktığı ve muhtemelen tarih öncesi insanların henüz çiftçilik icat edilmeden çok önce yediği yabani soğan ekili en eski mahsuller arasında yer alıyor.
Soğanın, 5000 yıl kadar erken bir zamanda Çin bahçelerinde yetiştirildiği ve Hindistan'daki en eski Vedik yazılarda bahsedilmektedir. M.Ö. altıncı yüzyılın başlarında, tıbbi bir inceleme olan Charaka Sanhita da soğanın bir ilaç, bir idrar söktürücü, sindirime, kalbe, gözlere ve eklemlere iyi geldiği anlatılmaktadır.
Yaklaşık M.Ö. 2500 tarihli bir Sümer metninde valinin soğan tarlasının sürüldüğü anlatılıyor.
Mısır'da soğan M.Ö. 3500 yılına kadar ekilip, ibadet nesneleri olarak kabul edildiler ve Mısırlılar için daire içinde daire yapısı nedeniyle sonsuzluğu sembolize ettiler.
Yunanlılar, Olimpiyat oyunları için sporcuları güçlendirmek için soğan kullandılar. Yarışmadan önce sporcular kilo kilo soğan tüketirler, soğan suyu içerlerdi.
Romalılar düzenli olarak soğan yerlerdi. 1. yüzyılda Yunan kökenli bir Romalı doktor olan Pedanius Dioscorides, soğanın çeşitli tıbbi kullanımlarına dikkat çekmiştir.
Orta Çağ'a gelindiğinde, Avrupa mutfağının üç ana sebzeleri fasulye, lahana ve soğandı. Baş ağrılarını, yılan ısırıklarını ve saç dökülmesini hafifletmek için soğan reçete edildi. Ayrıca kira ödemesi ve düğün hediyesi olarak da kullanılıyordu.
Soğan, çiğ veya pişmiş, baharat veya sebze olarak yenilmesinin yanı sıra şuruplarda, boyalarda bir bileşen olarak ve hatta oyuncak olarak kullanılmıştır.
Soğan üretimi ve tüketiminde başı çeken ülkeler Çin ve Hindistan. Dünyada üretilen yıllık 70 milyon tonu aşkın soğanın yaklaşık yüzde 45'ini bu iki ülke yetiştiriyor. Ama aslında kişi başına yenilen soğan miktarına bakılırsa, Çin ve Hindistan ilk sıralarda değil. Dünyada en fazla soğan yenilen ülke Libya.
Asurluların bildiğimiz soğana bağlılığını, bugün de yemek pişirenlerin çoğunluğu sürdürüyor. Soğansız yemek tarifi veren kitaplar son derece ender.
Soğan, dünyanın her yerinde bulunabilen bir besin. Birleşmiş Milletler en az 175 ülkede soğan yetiştirildiğini; bu sayının buğday yetiştirilen ülkelerin iki katından fazla olduğunu kaydediyor. Buğday, ağırlıklı olarak dünyanın en büyük miktarda yetiştirilen besin maddesi.
Buğdayın aksine soğan, belli başlı bütün yemek geleneklerinin temel öğelerinden biri. Hatta gerçekten küresel olan tek besin maddesi.
Gıda tarihçisi Laura Kelley, "Genetik çözümlemelere bakılırsa, soğan Orta Asya'dan geldi. Mezopotamyalılar soğanı kullanmaya başlamadan çok önce insanların mutfaklarındaydı soğan. Avrupa'da da Tunç Devri'nde kullanılmaya başlandığına dair veriler bulunuyor." diyor.
Günümüzdeyse soğan ticareti ufak çaplı. Soğanın yüzde 90'ı yetiştirildiği ülkede tüketiliyor. Belki de bu yüzden, dünyanın birçok yerinde soğan fazla dikkat çekmiyor.
|
|
Soğan Tarifleri Diğer Konular
|
|